EKOLOJİ KONU ANLATIMI
Ders Sarayının sizler için hazırlamış olduğu TYT Biyoloji – Ekoloji Konu Anlatımı yazısına hoş geldiniz. Ekoloji Konu Anlatımı yazımızda Biyoloji dersinin önemli konularından olan Ekoloji konusunu örnekler, gerekli uyarılar ve yardımcı resimlerle anlatıp, konuyu daha iyi kavramanızı sağlamak istiyoruz.
Ekoloji yazısını okumadan önce,
https://www.derssarayi.com/doga-ve-insan-kapsamli-konu-anlatimi/
Canlılığın Temel Birimi Hücre
Hücre Zarından Madde Geçişleri Sitoplazma ve Hücre Organelleri
Canlı Alemleri 2 (Protista, Bitki ve Mantarlar Alemi)
Canlı Alemleri 3 Hayvanlar Alemi
Hücre Bölünmeleri
Eşeysiz Üreme
Mayoz Bölünme ve Eşeyli Üreme
Kalıtımın Genel Esasları ve Çaprazlamalar
Kan Grupları ve Mendel Genetiğinden Sapmalar yazılarını mutlaka okuyup, sonra bu konu anlatımını okumanız konuyu bütün olarak kavramanız açısından çok daha faydalı olacaktır.
Şimdi ekoloji (10. sınıf ekoloji) konusuna detaylı bir şekilde bakalım.
Ekoloji ile kazanımlar şöyledir.
10.3. Ekosistem Ekolojisi ve Güncel Çevre Sorunları
10.3.1. Ekosistem Ekolojisi
Anahtar Kavramlar
Ayrıştırıcı, besin ağı, besin piramidi, besin zinciri, biyolojik birikim, ekosistem, enerji piramidi,heterotrof, holozoik, madde döngüsü, ototrof
10.3.1.1. Ekosistemin canlı ve cansız bileşenleri arasındaki ilişkiyi açıklar.
a. Popülasyon, komünite ve ekosistem arasındaki ilişki örneklerle açıklanır.
b. Ekosistemde oluşabilecek herhangi bir değişikliğin sistemdeki olası sonuçları üzerinde durulur.
c. Öğrencilerin kendi seçecekleri bir ekosistemi tanıtan bir sunu hazırlamaları sağlanır.
10.3.1.2. Canlılardaki beslenme şekillerini örneklerle açıklar.
Simbiyotik yaşama girilmez.
10.3.1.3. Ekosistemde madde ve enerji akışını analiz eder.
a. Madde ve enerji akışında üretici, tüketici ve ayrıştırıcıların rolünün incelenmesi sağlanır.
b. Ekosistemlerde madde ve enerji akışı; besin zinciri, besin ağı ve besin piramidi ile ilişkilendirilerek
örneklendirilir.
c. Biyolojik birikimin insan sağlığı ve diğer canlılar üzerine olumsuz etkilerinin araştırılması ve
tartışılması sağlanır.
ç. Öğrencilerin canlılar arasındaki beslenme ilişkilerini gösteren bir besin ağı kurgulaması
sağlanır.
10.3.1.4. Madde döngüleri ve hayatın sürdürülebilirliği arasında ilişki kurar.
a. Azot, karbon ve su döngüleri hatırlatılır.
b. Azot döngüsünde yer alan mikroorganizmaların tür isimleri verilmez.
10.3.2. Güncel Çevre Sorunları ve İnsan
Anahtar Kavramlar
çevre sorunu, ekolojik ayak izi, karbon ayak izi, su ayak izi,
10.3.2.1. Güncel çevre sorunlarının sebeplerini ve olası sonuçlarını değerlendirir.
a. Güncel çevre sorunları (biyolojik çeşitliliğin azalması, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği,
radyoaktif kirlilik, ses kirliliği, asit yağmurları, küresel iklim değişikliği, erozyon, doğal hayat
alanlarının tahribi ve orman yangınları) özetlenerek bu sorunların canlılar üzerindeki olumsuz
etkileri belirtilir.
b. Çevre sorunları nedeniyle ortaya çıkan hastalıklara vurgu yapılır.
10.3.2.2. Birey olarak çevre sorunlarının ortaya çıkmasındaki rolünü sorgular.
a. Ekolojik ayak izi, su ayak izi ve karbon ayak izi ile ilgili uygulamalar yaptırılır.
b. Ekolojik ayak izi, su ayak izi ve karbon ayak izini küçültmek için çözüm önerileri geliştirmesi sağlanır.
10.3.2.3. Yerel ve küresel bağlamda çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik çözüm önerilerinde bulunur.
a. Yerel ve küresel bağlamda çevre kirliliğinin önlenmesi için yapılan çalışmalara örnekler verilir.
b. Yerel ve küresel boyutta çevreye zarar veren insan faaliyetlerinin tartışılması sağlanır.
c. Çevre kirliliğinin önlenmesinde biyolojinin digger disiplinler ile nasıl ilişkilendirildiğine örnekler
verir
Ekolojik KAVRAMLAR (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Ekoloji:
Canlıların birbirleriyle çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalına denir.
Tür: Yapı ve görev bakımından birbirine benzer organ sistemlerine sahip, verimli döller veren, ortak bir kökene sahip canlılar topluluğudur.
Populasyon: Belirli bir yaşam alanındaki aynı türe ait bireyler topluluğudur.
Habitat: Bir populasyonun doğal olarak yaşayıp üreyebildiği yerdir. Canlının adresidir.
Flora: Bir ekosistemde yaşayan tüm bitki populasyonlarına verilen addır.
Fauna: Bir ekosistemde yaşayan tüm hayvan populasyonlarına verilen addır.
Komünite: birden fazla türün oluşturduğu topluluğa denir.
Ekosistem: Canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu sisteme ekosistem denir. Su ve kara ekosistemi olarak ikiye ayrılır.
Baskın Tür: Bir ekosistemde sayıca fazla olan türdür.
Süksesyon: Belirli bir bölgedeki baskın tür değişimidir.
Biyosfer(Ekosfer):Okyanusların 1000 m derinliğine kadar ve deniz seviyesinden 6000m yüksekliğe kadar uzanan dünyanın canlı yaşamı için elverişli tabakasıdır.
Mikroklima:
Ormanla kaplı bir yamacın eteğinden zirvesine kadar her katta özel bir iklim şartının oluşmasıdır. Her mikroklima farklı bitki örtüsüne ve farklı hayvan türüne sahiptir.
Ekoton:
Ekosistemlerin geçiş bölgelerine ekoton denir. Populasyonların kesişme bölgesidir. Tür çeşitliği bakımından zengin, birden fazla farklı iklim özelliği gösterir ve madde döngüsü hızlı akar.
Biyotop: Canlıların yerleşmesi için uygun coğrafik alanlara biyotop denir.
Niş: Canlının ekosistemdeki görevi, yaptığı iştir.
Biyokütle : Canlı ağırlık, bir alandaki veya gruptaki canlıların toplam ağırlığıdır.
Biyom: Kara ekosisteminde en büyük canlı topluluğudur.
Protokooperasyon (Gevşek mutalizm): Birden fazla canlı türünün bir arada yaşamasıdır. Canlılar birbirlerinden faydalanırlar ama kesin bağlı değildirler.
EKOLOJİK BİRİMLER (10. sınıf ekoloji)
Canlı ———–> popülasyon———–>Komünite———–>Ekosistem ———–> Biyosfer(Ekosfer)
A. POPULASYONLAR
Bir türün, doğanın belli bir bölgesine yerleşmiş bireylerinin topluluğuna popülasyon denir.
Bir türe ait bireyler farklı bölgelerde farklı populasyonlar meydana getirebilir.
Örnekler:
1. Populasyonların Özellikleri (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Populasyonlar bulundukları ortamın şartlarından etkilenerek büyüyüp, küçülebilir ve zamanla değişikliğe uğrayabilir.
- Populasyondaki bireylerin sayısı iç ve dış faktörlerin etkisiyle değişebilir. Doğumlar ve iç göçler birey sayısını artırırken, ölümler ve dış göçler birey sayısını azaltır.
Yukarıdaki formülde popülasyon büyüklüğündeki değişme pozitif (+) ise popülasyon büyüyerek gelişmekte, negatif (–) ise popülasyon gerilemekte ve küçülmektedir.
- Bir populasyona birim zamanda katılan fert sayısı populasyonun doğum oranını, ayrılan fert sayısı populasyonun ölüm oranını verir.
- Belli bir zamanda birim alanı işgal eden birey sayısına popülasyon yoğunluğu denir.
- Belirli şartlar altında bir ekosistemde veya habitatda yaşayan bir türe ait bulunabilecek en yüksek fert sayısına populasyonun taşıma kapasitesi denir.
Denge halindeki populasyonlarda genç, yetişkin ve yaşlı birey sayıları eşit olarak dağılmıştır. Genç ve yetişkin bireylerin yoğun olduğu bir popülasyon gelişmekte ve hızlı büyümektedir. Yaşlı bireylerin daha yoğun olduğu bir popülasyon gerilemekte ve küçülmektedir
2. Populasyonların Dengelenmesi (Devri) (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Tabiat şartlarının normal seyrettiği durumlarda, her popülasyon belli zaman periyodunda dengelenir. Aynı habitatta yaşayan birçok popülasyon birbirleriyle yarışır ve rekabet eder. Hatta bazı türler diğer bir türü besin olarak kullanır. Böyle iki türün popülasyon değişim grafiği de şöyle gerçekleşir.
Grafikteki X ve Y noktaları önemlidir. X noktasında yiyici tür maksimum sayıya ulaşmış ancak besin bitmiştir. Açlık ve toplu ölümler başlar. Y noktasında ise yenen tür minimum sayıya düşmüştür. Ancak diğerinin toplu olarak ölmesiyle serbest kalıp tekrar gelişir.
Populasyonların büyüyüp küçülmesini sağlayan dengeleyici faktörlerin en önemlileri besin miktarı, yaşam alanı, dış ve iç göçler, ışık, nem, sıcaklık, besin, artık maddeler, deprem, savaş, bulaşıcı hastalıklar, yangın ve düşmanlar şeklinde sıralanabilir.
EKOLOJİ DÜNYA ORTAMI ve CANLILAR (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Günümüzde çevre ve ekoloji kelimeleri birlikte bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Dünya üzerindeki tüm canlı ve cansız varlıklar arasında düzenli bir ilişki vardır. Kısaca bir organizmanın yaşamı diğer organizmaya ve çevreleri ile olan ilişkilerine bağlıdır.
1. Canlılar ve Çevre :
Dünya üzerinde gelişmenin sağlıklı olabilmesi için, insanın içinde bulunduğu çevreyi ve diğer canlıları tanıyarak doğal kaynakları dengeli kullanması gerekmektedir.
İnsanların ve diğer canlıların yaşamları süresince varlıklarını sürdürdükleri dış ortama ÇEVRE denir. |
Doğada canlıların birbirleriyle ve cansız çevresi ile olan ilişkileri sağlıklı ise doğal denge sağlanmıştır. İnsanların çevreleri ile olan ilişkilerine özen göstermemesi ekolojik dengeyi bozarak çevre sorunlarının artmasına yol açmıştır.
2. Çevrenin Canlı ve Cansız Etmenleri:
Canlının dışında bulunan ve canlıyı etkileyen her şey çevrenin bir üyesidir.
1-CANSIZ (ABİYOTİK) ETMENLER : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
a. Işık:
Yeryüzündeki bütün enerjilerin kaynağı güneştir. Güneş enerjisi fotosentez olayı ile kimyasal enerjiye dönüştürülerek üretilen besinin yapısına katılır. Bu arada yan ürün olarak ortama Oksijen ( O2 ) verilir. Oluşan besini kullanan canlı bu enerjiyi almış olur.
— Işığın geliş açısı, ışık miktarını etkiler, dolayısıyla gelen enerji miktarı değişir.
— Işık biyolojik ritmi düzenler, Üreme faaliyetleri, çimlenme, göç..vs.
b. Sıcaklık:
Organizmaların dağılışında sıcaklığın etkisi oldukça fazladır. Düşük ve yüksek sıcaklık türlerin dağılışında önemli bir rol oynar. Örnek: Ren geyikleri kuzeyde 10’ lik enleme kadar olan bölgede yaşarken, Mercanlar; 20 ‘C nin üstündeki sularda yaşarlar.
- Sıcaklık azaldıkça vücut büyüklüğü artar.( Bergmann Kuralı)
- Sıcaklık azaldıkça vücut çıkıntılarının büyüklüğü azalır. (Allen Kuralı)
- Sıcaklık azaldıkça renk oluşumu engellenir. (Gloger Kuralı; Düşük sıcaklı melanin sentezini engeller)
- Sıcaklık azaldıkça sucul canlılarda omurga sayısı artar. (Jordan Kuralı)
c. İklim :
Uzun zaman aralığı içinde belirli bir bölgede hakim olan atmosfer koşullarına iklim denir.
Birim ana düşen ısı miktarını etkileyen faktörler
- Dünyanın küresel şekli.
- Atmosferin yapısı. ( Atmosferi oluşturan tabakalar; bu tabakalar güneş ışınlarının süzülerek yeryüzüne ulaşmasını sağlar.)
- Güneş ışınlarını geliş açısı. (Ne kadar dik gelirse o kadar etkili olur.)
- Havanın saydamlık derecesi. ( Nem, toz zerrecikleri ve parçacıklar güneş ışınların kırılmasını sağlar.)
Bir bölgenin iklimini belirleyen faktörler
- Ekvatora olan uzaklığı.
- Denize olan uzaklığı.
- Deniz seviyesinden yüksekliği
- Coğrafi konum
- Dağların Özelliği
- Bitki örtüsü
- Su da iklimi belirleyen etkenlerdendir.
Canlılar çevre koşullarından çok çabuk etkilenirler; sıcaklık, yağış, diğer iklimsel özellikler bitki ve hayvan türlerinin gelişimini ve davranışını etkiler.
d. Toprak ve Mineraller :
Toprağın içinde su, hava, mikroskobik canlılar ve çok çeşitli hayvan türleri bulunmaktadır. Bunların bulunma oranları veya çeşitleri toprağın özelliğini oluşturmakta, farklı topraklarda da farklı bitkiler yetişmektedir. Toprakta yaşayan canlılar toprağın özelliğini değiştirmektedir. Örnek: Solucan; Toprağı sindirim sisteminden geçirerek kalsiyum ve karbonatın toprağa verilmesini sağlar. Toprak bitkilerin gelişimi için gerekli su ve mineralleri içerdiği gibi kökleriyle de tutunacağı sağlam bir temeldir.
e.Su :
Canlılar hayatlarını devamı için suya ve neme ihtiyaç duyarlar. Canlı dağılımında önemli etkenlerden biriside sudur.
- Hayvanların solunum sisteminde su kaybı en aza indirgenmiştir.
- Sucul canlılarda solumun organı vücut dışındayken, karasal canlılarda vücut içindedir.
- Boşaltım maddesinin Amonyak ( NH3 ) üre ve ürik asit olması canlının suyla olan ilişkisine bağlıdır.
Nüfus artışı, çevre kirliliği ve diğer etkenlerden dolayı gün geçtikçe suyun önemi daha da artmaktadır.
f. pH :
Ortamın pH derecesi organizmanın yaşamsal faaliyetlerini etkiler. Canlı kendine uygun pH derecesinde yaşamayı tercih eder.
2-CANLI ( BİYOTİK) ETMENLER (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
a. Üreticiler :
Güneş enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürerek kullanılabilir enerji haline getirirler. Besine dönüştürülen bu enerjiyi de diğer canlılar kullanırlar.
Kendi besinini kendisi üretebilen bu canlılara OTOTROF canlılar denir. (Yeşil bitkiler, Bazı bakteriler ve mavi yeşil algler)
Besinlerini ya ışık enerjisinden ( Fotoototrof) veya kimyasal enerjiden (Kemoototrof) üretirler.
b. Tüketiciler:
Üreticilerin canlılar tarafından üretilen besinleri tüketerek yaşamlarını sürdürürler. Bu tür canlılara HETEROTROF canlılar denir.
c. Ayrıştırıcılar:
Ekosistem içerisindeki en önemli canlılardır. Bazı bakteri ve mantarlar ayrıştırıcıdır. Görevleri ölü canlı artıklarını parçalayarak kendi besin ihtiyaçlarını karşılarken, parçaladıkları maddelerin diğer canlılar tarafından tekrar kullanılmasını sağlarlar. Böylece doğada madde döngüsüne olanak sağlayarak pek çok maddenin tekrar tekrar kullanılmasını sağlarlar.
BESLENME İLİŞKİLERİ (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Dünyamızdaki bütün canlılar beslenme bakımından ototrof ve heterotrof olarak iki grupta toplanabilir.
İnorganik maddelerden organik besin yapanlara, ototrof (üretici) denir. Bunu yapamayıp da hazır organik besin kullananlara da heterotrof (tüketici) denir.
1. Ototrof Canlılar (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Fotosentez yapanlar (Fotoototroflar) ve kemosentez yapanlar (Kemoototroflar) olarak iki grupta toplanabilir.
a. Fotosentez Yapanlar : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Yeşil bitkiler, bazı bakteriler, mavi-yeşil alg’ler ve bazı tek hücreliler tarafından klorofillerde gerçekleştirilir.
b. Kemosentez Yapanlar : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Işık enerjisi kullanılmaz. Sadece bazı bakteri türleri tarafından gerçekleştirilir. Klorofil ve kloroplastları yoktur. Kimyasal enerjiyi kullanarak CO2 ve H2O yu birleştirerek organik besin yaparlar.
2. Hem Ototrof, Hem Heterotrof Olanlar (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Bu gruptaki canlılara en güzel örnek böcekçil bitkilerdir. Böcekçil bitkiler azotça fakir topraklarda yaşamakta olup, topraktan alamadıkları azotu böcekleri yakalayarak onların proteinlerinden karşılarlar. Bu yönleriyle besini hazır aldıkları için heterotrofturlar. Böceği yakaladıktan sonra sindirim enzimlerini dış ortama salgılayarak, yakaladıkları böceği sindirir. Sonra onun amino asitlerini hücre içine alırlar.
Böcekçil bitkiler aynı zamanda fotosentez yaparak nişasta ve diğer karbonhidratlarını kendileri üretirler. Bu yönleriyle ise besin ürettikleri için ototrofturlar.
3. Heterotrof Canlılar (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Organik besinlerini hazır olarak alan canlılardır. Besinleri alma biçimine göre üçe ayrılır.
a. Holozoik Yaşam : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Besinlerini daha çok katı ve büyük parçalar halinde alan canlılardır.
Etçiller (Karnivorlar) : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Daha çok hayvansal besinlerle beslenirler. Aslan, kedi, kurt bu gruba örnek verilebilir.
Otçullar (Herbivorlar) :(Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Daha çok bitkisel kaynaklı besinlerle beslenirler. Keçi, Koyun, İnek,
Kaplumbağa, Kirpi bu gruba örnek verilebilir. Bu hayvanların diş yapıları ve sindirim sistemleri selülozu sindirecek şekilde özelleşmiştir.
Etçil ve Otçullar (Omnivorlar) : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Hem bitkisel hemde hayvansal kaynaklı besinlerle beslenirler. İnsan, bazı balıklar, bazı kuşlar bu gruba girer. Dişleri hem parçalayıcı, hem kesici olarak bulunur.
b. Simbiyoz (Birlikte) Yaşam: (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Bu gruptaki canlılar birbirleri üzerinde veya içinde yaşarlar. Bazı birlikler zararlı, bazıları faydalıdır.
Kommensalizm: (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Zararsız bir birliktir. Beraber yaşayan canlılardan biri fayda elde ederken diğerinin faydası veya zararı yoktur. İnsanların ağız ve bağırsak bölgelerinde yaşayan bazı bakteriler bu şekildedir.
Köpek balıkları ile onların karın bölgelerine tutunarak yaşayan Echeneis balıkları da buna örnektir. Bu balıklar köpek balığının parçaladığı besinleri kullanırken köpek balığına fayda veya zarar vermezler.
Mutualizm: (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Karşılıklı fayda esasına dayalı bir yaşam birliğidir.
- Likenler mantarlarla, alglerin (su yosunları) oluşturduğu bir mutualist yaşam örneğidir. Mantar, su yosununa CO2 ve H2O verirken, bunun karşılığında O2 ve besin alır.
Parazitlik : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Beraber yaşayan iki canlıdan biri fayda görür. Bu esnada faydalandığı canlıya zarar verir. Bu yüzden bu birliklere zararlı birlikler denir. İki canlı ayrılacak olursa, fayda gören bu faydayı kaybettiği için yaşamını yitirebilir.
Parazitlik Çeşitleri: (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
- Parazitler canlının dış kısmına yerleşmişse bunlara ektoparazit (dış parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri vardır. Örneğin, keneler, bitler, pireler v.b.
- Parazitler canlının iç kısmına yerleşmişse bunlara Endoparazit (İç parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri yoktur. Örneğin, plazmodyum mikrobu, bağırsak kurtları, tenyalar v.b.
- Parazitler canlı bir hücre olmadan hiç bir canlılık özelliği göstermiyorsa bunlara mecburi parazit denir. Örneğin, virüsler
- Bazı bitkiler fotosentez yapabildikleri halde, kök sistemleri gelişmediği için su ve mineral madde ihtiyaçlarını emeç adı verilen kökleriyle üzerinde yaşadıkları bitkinin odun borularından (ksilem) alırlar. Bunlara yarı parazit bitkiler denir. Örneğin, ökse otu.
- Bazı bitkiler fotosentez yapamadıkları için bütün ihtiyaçlarını üzerinde yaşadıkları bitkiden karşılarlar. Bunlara tam parazit bitkiler denir. Örneğin, küsküt otu.
c. Saprofit (Çürükçül) Yaşam : (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Bu gruptaki canlılarda sindirim sistemi tam gelişmemiştir. Bu yüzden besinlerini bulundukları ortamlardan “yarı sindirilmiş sıvılar” olarak alırlar. Bazıları salgıladıkları enzimlerle hem kendi besinlerini kısmen sindirmiş olurlar, hem de organik artıkları parçalayarak ölmüş bitki ve hayvan artıklarını ortadan kaldırırlar. Bu sayede tabiattaki madde devri’ne önemli katkıda bulunmuş olurlar.
MADDE VE ENERJİ AKIŞI (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Ekosistemlerde canlılar özellikle beslenme açısından birbirlerine bağımlıdırlar. Bu durum doğadaki maddelerin canlılar arasında döngüsel olarak dolaşımını sağlar. Bu döngünün devamlılığının
sağlanması için kaybedilen maddelerin yerine konması ve sistemdeki canlıların kullanımına sunulması gereklidir. Yeryüzündeki ana enerji kaynağı güneştir.
Üreticiler güneş enerjisini kullanarak madde sentezlerler.
Üreticilerin üretmiş oldukları maddeleri birincil tüketiciler kullanarak gerekli enerjiyi ve maddeleri alırlar.
İkincil tüketiciler ise enerji ve besin maddeleri eldesi için birincil tüketicileri kullanırlar.
İkincil tüketicileri de üçüncül tüketiciler kullanır. Böyle bir döngüde yer alan tüm canların atıklarını ve kalıntılarını ayrıştırıcı mikroorganizmalar ayrıştırarak tekrar döngüye kazandırır.
Besinlerdeki enerjinin üreticilerden otçullara ve onlardan etçillere kadar olan iletimi, besin zinciri olarak tanımlanır Besin zincirindeki canlıların tümü, öldüklerinde ayrıştırıcılar tarafından ayrıştırılır.
Ekosistemlerdeki besin zincirleri birbirlerinden tamamıyla ayrılmış durumda değildir.
Besin zincirleri, birbirleriyle çeşitli şekillerde bağlantı kurup besin ağlarını oluşturur.
Bu tür beslenme ilişkileri, kimin kimi yediğini gösteren bağlantılı oklarla gösterildiğinde besin ağı şekillenmiş olur. Besin ağlarına bir örnek vermek gerekirse; fitoplanktonlar ile beslenen balık ve zooplanktonlar, mürekkepbalığı tarafından ya da ayıbalığı veya penguenler tarafından tüketilebilir.
Bir ekosistemdeki çok sayıdaki farklı besin zincirlerinin bir araya gelmesiyle oluşan beslenme ilişkisine besin ağı denir.
MADDE DÖNGÜLERİ
Doğada maddelerin birer döngü içerisinde aktarıldığından bahsedilmişti. Doğadaki madde öncülerinden en önemli olanları karbon, su ve azot döngüleridir. Canlılar için olmazsa olmaz denilecek öneme sahip maddelerden karbon ve hidrojen, canlılar için gerekli olan organik moleküllerin iskeletini oluşturur.
Azot ise protein ve nükleik asitlerin yapısına katılan önemli bir elementtir.
A-KARBON DÖNGÜSÜ
Fosil yakıtlar, sucul ekosistemlerdeki sedimentler, okyanuslardaki çözünmüş karbon bileşikleri, kireç taşları ve canlıların biyokütleleri doğadaki karbon kaynaklarıdır.
Yanma, hücre solunumu ve ayrıştırma olayları sonucunda atmosfere CO2 verilmektedir.
Doğadaki kömür, petrol gibi fosil yakıtlar ile odun yakıldığında, atmosfere fazladan CO2 salınımı olur.
Kireç taşlarının suda çözünmesiyle ortaya çıkan ve oksijenli hücre solunumu sırasında oluşan ve atmosfere verilen CO2 , ototrof organizmalar tarafından organik bileşiklerin yapımında kullanır.
Ototrof organizmaların kullandığı CO2 miktarına neredeyse eşit miktarda CO2, bu organizmaların solunumuyla tekrar havaya verildiğinden denge sağlanmış olur. Petrol ve kömür gibi fosil yakıtların tüketilmesi, atmosferdeki CO2 miktarını arttırarak küresel ısınmaya yol açmaktadır. Çünkü atmosferde CO2 miktarının artması, yeryüzünden geriye yansıyan ısının tutulmasına yol açarak sera etkisi yaratmakta ve küresel olarak sıcaklığın artmasına neden olmaktadır.
Detaylar için tıklayın.
B-SU DÖNGÜSÜ
Su, bütün canlılar için yapısal ve işlevsel öneme sahip olan bir maddedir. Su olmadan hiçbir canlı yaşamını sürdüremez.
Suyu canlılar hem fotosentezde hem de organik bileşikleri yıkmak için hidrolizde kullanırlar.
Ayrıca biyokimyasal reaksiyonlar sulu ortamda gerçekleşmektedir.
Karasal bitkiler, terleme yoluyla büyük miktarlardaki suyu atmosfere verirler.
Yeryüzünün 3/4’ü suyla kaplıdır. Bu su kütlelerinden buharlaşarak gaz haline dönüşen su, atmosfere ulaşarak orada yoğunlaşıp bulutları meydana getirir.
Yağışlar ile yeryüzüne yeniden inen suyun bir kısmı denizlere ve akarsulara karışır. Bir kısmı topraktan süzülerek yer altı sularını oluşturur. Yer altı suları kaynaklardan yer üstüne çıkarak akarsulara ve toprağa karışır Yeryüzündeki su, canlılar tarafından kullanılır.
Detaylar için tıklayın.
C-AZOT DÖNGÜSÜ
Atmosferde %78 oranında azot gazı bulunur. Toprakta, göllerde ve denizlerdeki çökeltilerde de bir miktar bileşikler halinde azot bulunur.
Havadaki serbest azotun ekosistemlerde kullanılabilecek şekle dönüştürülmesi, azot gazının tespit edilmesiyle başlar. Azot gazı, doğadaki bazı bakteriler tarafından tespit edilerek toprağa verilmektedir.
Şimşekler sayesinde de azot tespiti gerçekleşebilmektedir. Azotun tespit edilme sürecinde azot gazı, amonyağa (NH3) ya da amonyum iyonuna (NH4+ ) dönüştürülür. Baklagillerin köklerinde yaşayan Rhizobium (Rizobiyum) gibi bakteriler, havanın serbest azotunu bağlayarak bitkilere verir. Canlıların kalıntıları ve ölmüş organizmalar toprağa karıştıklarında bakteriler tarafından parçalanır. Bazı bakteriler, bu parçalanma sürecinde ortaya çıkan amonyak ve amonyum iyonlarını nitrifikasyon denen olayla nitrite (NO2 -) ve daha sonrada nitrata (NO3- ) dönüştürür.
Bitkiler, nitratı ve amonyum iyonlarını kullanarak azotlu organik bileşikleri sentezleyebilir. Bitkiler üzerinden beslenen hayvanlar, bu azotlu bileşikleri bünyelerine alabilirler. Topraktaki bazı bakteriler ise nitratı (NO3 – ) serbest azota dönüştürür. Azot gazı böylece tekrar atmosfere verilir. Bu bakterilere denitrifikasyon bakterileri denir.
Doğal yollar dışında ticari olarak üretilen çok miktarda azotlu gübre, toprağa verilmektedir İnsan faaliyetleri sonucunda da bir miktar azot oksit, reaktif azot gazı olarak atmosfere verilmektedir.
Detaylar için tıklayınız.
KOMÜNİTENİN YAPISINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Belirli bir bölgedeki canlıların ve cansız ortamın oluşturduğu biyolojik yapıya ekosistem denir. Yeryüzünde yaşayan canlıların tümü birbiriyle ve bulunduğu cansız çevreyle sürekli etkileşim içindedir.
Ekosistem bir orman olabileceği gibi çayırlar, çöller ve resifler gibi çok çeşitli coğrafik bölgeler de olabilir.
Komünite
Belirli çevresel koşullara sahip ortamda birbiriyle etkileşim içindeki farklı türlerin oluşturduğu biyolojik birime komünite denir. Komüniteler kendilerinden daha büyük olan ekosistemlerin canlı bölümünü oluşturur.
Antalya Körfezi’nde yayılış gösteren barbunya, orfoz, lüfer gibi balıklar ile midye, ahtapot gibi canlılar birlikte komuniteyi oluşturur. Toros Dağları’ndaki orman komuniteleri, insan sindirim sistemindeki mikroorganizmalar da komuniteye örnektir. Belirli bir alandaki komuniteler birbiriyle komşu olabilir, kesişebilir ya da birbirini kapsayabilir. Komuniteyi oluşturan canlılar arasında rekabet, beslenme ilişkileri (trofik yapı), simbiyotik ilişki gibi etkileşimler söz konusudur. Komunitelerin yapısını içerdiği tur çeşitliliği, komuniteyi oluşturan canlıların beslenme ilişkileri ve simbiyotik etkileşimler belirler.
Komuniteyi oluşturan farklı türlerin zenginliğine tür çeşitliliği denir. Tur çeşitliliği ve bu türlerin sahip olduğu gen çeşitliliği biyolojik çeşitlilik olarak adlandırılır.
Komünitedeki tür çeşitliliğini sıcaklık, ışık, nem gibi çeşitli faktörler ile rekabet, av-avcı ilişkisi gibi canlı etkileşimleri etkiler.
Habitat
Organizmanın ya da popülasyonun doğal olarak yaşadığı ve yerleştiği alana habitat denir. Habitat bir türün adresidir. Bunun yanında genel olarak komunitelerin yeryüzündeki dağılımı karasal ve sucul ekosistemler olarak incelenir. Karasal ekosistemlerde küresel iklim modellerinden dolayı enleme bağlı dağılış görülür.
Gösterge Tür
Ekolojik toleransı düşük olması nedeniyle çevresel değişimlerden en kolay etkilenen türlere gösterge tür denir.
Alabalıklar soğuk ve bol oksijenli suları tercih eder. Dolayısıyla alabalıklar oksijence zengin suların gösterge türüdür. Deniz eriştesi bitkisi ve Cystoseira (cistozeyra) cinsi algler temiz suları tercih ettikleri için temiz suların gösterge türleridir.
Komünitedeki tür çeşitliliği içerdiği türlerin zenginliğine ve türlerin komunitedeki tüm bireylere oranıyla ölçülebilir. Çeşitli hesaplama yöntemlerine göre tür çeşitliliğini ölçmek, komunite yapısını anlamak ve çeşitliliği korumak için önemlidir.
Baskın Tür
Komunitede en bol bulunan ya da toplamda en yüksek biokütleye sahip türe baskın (dominant) tur denir. Baskın türler komunitedeki su ve mineral gibi sınırlı kaynakları kullanmada diğer türlere göre daha üstündür.
Avlanma, yaşam alanlarının bozulması gibi nedenlerle baskın türün komuniteden uzaklaşmasıyla başka bir tür baskın hale gelebilir. Eski baskın türün yok olması ona bağımlı türlerin de sayısının azalmasına ya da yok olmasına neden olur.
Kilit Taşı Tür
Komunitelerin yapısını kuvvetli bir şekilde kontrol eden türe kilit taşı tür denir. Kilit taşı türler, baskın türler gibi sayıca çok olmasalar da ekolojik rolleri bakımından komunitelerin devamlılığını sağlar. Kilit taşı türlerin yok olması komunite yapısının bozulmasına ve ekosistemin işlevini yitirmesine yol acar.
ABD’de Yellowstone Ulusal Parkı’ndaki kurtlar kilit taşı türlere örnektir. Kuzey Pasifik kıyı ekosisteminin kilit taşı türü su samurlarıdır. Komuniteyi oluşturan canlılar besin ağıyla birbirine bağlıdır. Su samurları deniz kestaneleriyle, deniz kestaneleri de deniz yosunlarıyla beslenir. Su samurlarının az bulunduğu alanlarda deniz kestaneleri, su samurlarının çok bulunduğu alanlarda deniz yosunları iyi gelişir. Katil balinaların su samurlarıyla beslenmeye başlamaları deniz kestanelerinin sayıca artmasına neden olmuş ve komunitedeki yapı değişerek denge ortadan kalkmıştır.
İstilacı Tür
Bir bölgeye değişik yollarla gelip yerleşen, doğal düşmanlarının olmadığı bu ortamda hızla üreyen türler komunitenin yapısını bozabilir. Böyle türlere istilacı türler denir. Tür çeşitliliği fazla olan komuniteler istilacı türlere karşı daha dirençlidir.
Doğal topluluklar içine giren levrek ve sazan balığı türleri, bulundukları suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerinin değişimine ve su kirliliğine karşı dayanıklı olduklarından istilacı türler olarak kabul edilir.
Ekoton
Karasal ekosistemler genellikle keskin bir sınırla ayrılmadan birbiri içine girecek şekilde geçiş oluşturur. Bu geçiş bölgelerine ekoton denir.
Ekotonda her iki komuniteye ait türler bulunur. Bu nedenle ekotonlar az sayıda canlı içermelerine rağmen tür çeşidi bakımından zengindir. Karasal ortam ile gol suyu arasındaki bataklık bölge, mağaraların ağzı, ormanlar ile otluklar arasındaki geçiş bölgeleri ekotona örnektir.
Komuniteyi canlılar arasındaki trofik yapı ayırt eder. Bir komunitede üreticiler, tüketici canlıların enerji İhtiyacını karşılayacak besini sentezler. Bundan sonraki trofik düzeylerde birbiriyle beslenen canlılar bir besin ağı oluşturur. Böylelikle her trofik düzeyden bir sonraki trofik düzeye enerji ve madde aktarımı söz konusu olur.
Bunun yanında komuniteyi oluşturan türler arasında rekabet, avlanma, parazitizm, amensalizm, mutualizm ve kommensalizm adı verilen etkileşimler söz konusudur. Tabloda iki canlı türünün bu etkileşimlerden etkilenme durumları sembolize edilmiştir.
Tür İçi Rekabet
Bir türün bireyleri arasındaki rekabet tür içi rekabet olarak adlandırılır. Türün bireyleri besin, ışık, yuva bulma ve saklanma gibi kaynaklar için rekabet eder. Tür içi rekabet popülasyon yoğunluğunu etkiler.
Aynı türe ait bireylerin yoğunluğunun artması, tür içi rekabetin artmasına neden olur. Rekabet sonucu populasyondaki birey başına düsen kaynak alımı, hastalıklara ve avcılara karşı dayanıklılık, büyüme ve gelişme oranları azalır.
Örneğin uzun boylu mısırlar, aynı türün kısa boylu olanlarını gölgede bırakarak onları baskılar. Güçlü genç fideler, bodur ve yaşlı olanları gölgeleyerek yeterli ışık almalarını engeller.
Türler Arası Rekabet
İki veya daha fazla türün bireylerinin sınırlı olan aynı kaynağı kullanmaları sonucu gelişen rekabete türler arası rekabet denir. Türler arası rekabet, o komunitenin yapısı ve dinamiği üzerinde etkilidir.
Tür içi ve türler arası rekabette canlının sınırlı kaynaklara erişiminin engellenmesi ve kaynak paylaşımı şeklinde iki ana mekanizma görülür.
1934 yılında Rus ekolog Gause (Gaus) iki silli türü arasındaki rekabeti deneylerle izlemiş ve sonuçlarını yayınlamıştır. Rus ekolog Paramecium aurelia (Paramesyum aurelya) ve Paramecium caudatum (Paramesyum kaudatum) türlerini sabit koşullarda bir miktar besinle her gun besleyerek yetiştirmiştir. Her iki paramesyum populasyonu da taşıma kapasitesine ulaşınca Grafikte gibi bir lojistik büyüme eğrisi elde edilmiştir.
Rekabette Elenme
Her iki tür birlikte aynı ortamda yetiştirildiğinde P. aurelia türü besin elde etme bakımından diğer türe üstünlük sağlamış ve P. caudatum türü yok olmuştur. Türler arasında herhangi bir saldırı ya da zararlı kimyasal madde salgılanmadığı halde bir türün diğerine göre ortamdaki sınırlı besin maddelerini daha etkin kullanması diğer türün birey sayısının azalmasına neden olmuştur. Küçük bir üreme avantajı bile diğer rakibin yok olmasına neden olabilir. Buna rekabette elenme (dışlanma) denir.
Ekolojik niş
Canlının büyümesi, üremesi ve yaşamını sürdürebilmesi için kurduğu ilişkiler ve ekolojik işlevdir.
Canlının çevresindeki biyotit ve biyotit kaynakları nasıl kullanıp ekosisteme nasıl uyum sağladığını belirtmek için ekolojik niş kavramı kullanılır. Genellikle nişleri aynı olan iki tür bir komunitede bulunmaz.
Ancak ekolojik nişlerinde zaman içinde değişiklikler ortaya çıkarsa aynı komunite içinde yer alabilir. Aynı kaynakları kullanan iki türden birinin doğal seçilim yoluyla kaynak kullanım biçimini değiştirmesi kaynak paylaşımı olarak adlandırılır.
Aynı habitatta aynı besin kaynaklarını kullanan iki fare türü olan Kahire dikenli faresi [(Acomys cahirinus), (Akomis kahrinus)] ve altın dikenli fare [(Acomys russatus), (Akomis rusatus)] Ortadoğu’da ve Afrika’da kayalık alanlarda yaşar. Birlikte yaşadıkları dönemde Kahire dikenli faresi gece aktifken altın dikenli fare gun boyu aktiftir.
Aslında altın dikenli fare de gece aktif olacakken diğer fare türüyle aynı ortamda yaşayabilmek için biyolojik saatini değiştirmiştir.
Karakter Kayması
Kaynak paylaşımı, türlerin bir arada yaşamasına izin verse de ekolojik nişin değişmesi canlılarda davranış ve morfolojik değişimlere yol acar. Buna karakter kayması adı verilir.
Galapagos takımadalarındaki ispinoz kuşları kaktus nektarlarıyla beslenir. Kaktus çiçeklerinin tek tozlaştırıcısı ispinoz kuşlarıdır. Bazı adalarda ispinoz kuşları kaktus nektarı için marangoz arısıyla rekabet halindedir. İspinoz kuşları, rekabette olmadıkları adalarda daha küçük kanat açıklığına sahipken rekabette oldukları adalarda daha büyük kanat açıklığına sahiptir.
İspinozların arılarla girdiği besin rekabeti morfolojilerinin değişmesine yol açmıştır.
AV AVCI İLİŞKİSİ
Avcı
Besin olarak serbest bir bicimde diğer canlıları yakalayıp yiyen hayvanlara avcı (predator) denir. Bir besin ağında av-avcı ilişkisi sık rastlanan ilişkilerdendir.
Av ile avcı arasındaki bu ilişki tipik bir “+, −” ilişkisidir. Avcı yarar görürken av zarar görür. Av ve avcı sayısı değişkendir. Genel olarak av olan canlı sayısı, avcı sayısından fazladır. Avcı populasyonunun buyrukluğu, avı tarafından belirlenebilir.
Av
Bir komunitede av olan canlıların biyokutlesi ne kadar fazla ise avcı olan canlıların besini de o kadar fazladır. Av miktarının artması avcı sayısını artırır. Avcı sayısının artması ise bir sure sonra av olan canlıların azalmasına neden olur. Av miktarının azalmasından ise avcılar olumsuz etkilenir.
Besin azlığında avcıların sayısı azalır. Dolayısıyla av olan canlıların düşmanları azalmış olur. Av-avcı ilişkisiyle ilgili grafiklerde birbirini izleyen inişler ve çıkışlar gözlenir. Grafikte vaşak ile kar tavşanının yıllara göre sayısal değişimi verilmiştir.
Avcıların çoğu avını bulabilmek için keskin duyulara, avını kontrol edebilmek için pençe, diş, iğne, zehir gibi adaptasyonlara sahiptir. Oldukça çevik olan avcılar çevreye iyi gizlenir. Avlar ise saklanma, uçma, suru ya da grup oluşturma gibi davranışlara sahiptir. Avlanmaktan kurtulmak için çeşitli morfolojik ve fizyolojik adaptasyonlar geliştirir.
Örneğin balon balıkları etobur balıklardan kurtulmak için bol miktarda su alarak vücut dikenlerini dik konuma getirir. Çeşitli kimyasallar salgılamak, bulunduğu ortama kamufle olmak, parlak renklere sahip olmak ya da zehirli türleri taklit etmek, av olan türlerin kendini savunma yöntemlerindendir.
Güve, huş ağacının gövdesinde kendisini kamufle eder. Zehirli ok kurbağası sahip olduğu zehir sayesinde düşmanlarına karşı kendini savunur.
KOMÜNİTEDE TÜRLER ARASINDA SİMBİYOTİK İLİŞKİLER
Enerji, komünitelere üreticilerle girer. Üreticiler, inorganik maddelerden organik madde sentezleyerek
komunitedeki besin ve enerji akışının ilk basamağını oluşturur. Her bir trofik düzeyde canlılar birbiriyle
beslenecek bir ağ oluşturarak üreticilerden gelen bu enerjiyi bir sonraki trofik düzeye aktarır.
Holozoik Beslenme
Tüketiciler organik besinleri dışarıdan hazır alan canlılardır. Tüketicilerin bazıları besinlerini büyük parçalar şeklinde alıp sindirim kanalında parçalar. Buna holozoik beslenme denir. Holozoik beslenen canlılar tercih ettikleri besinlere göre otçul (herbivor), etçil (karnivor) ve karışık (omnivor) beslenenler şeklinde sınıflandırılır.
Ayrıştırıcılar
Bazı tüketiciler ise organik atıkları, ölü bitki ve hayvan kalıntılarını parçalayarak beslenir. Bu tür tüketicilere ayrıştırıcılar denir.
Simbiyotik İlişki
Komünitedeki türler arasında beslenme ilişkileri yanında ekolojik nişlerini yerine getirebilmek için çeşitli birlikte yaşam ilişkileri de görülür. Türler arasındaki bu yararlı, zararlı ya da nötr ilişkiler bütünü simbiyotik ilişkiler olarak adlandırılır. Simbiyotik ilişkiler amensalizm, mutualizm, kommensalizm ve parazitizmdir.
AMENSALİZM (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
İki türden birinin etkilenmediği, diğer türün zarar gördüğü “0, –” şeklinde ifade edilen etkileşimdir.
Amensalizm genellikle rastgele ortaya çıkar. Mandalar otlamak için gezindikleri sırada attıkları adımlarla bitki ve böcekleri ezebilir. Mandalar bu durumdan etkilenmezken bitki ve böcekler zarar görür. Ceviz ağacının yaprak ve meyvelerinde üretilip yağmurla toprağa karışan bir madde diğer bitki türlerinin gelişimini olumsuz etkilerken ceviz ağacı bu durumdan etkilenmez.
MUTUALİZM (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Her iki türün de yarar sağladığı, “+, +” şeklinde ifade edilen ilişki türüdür. Değişik canlı grupları arasında görülen mutualist ilişkide canlılar birbirinin ihtiyacını karşılayarak yaşamaya devam eder. Bir deniz mercanı olan anemon, yakıcı tentakulleriyle derisi mukusla kaplı palyaco balığını düşmanlarından korur. Palyaco balığı da anemonla beslenen balıkları anemondan uzak tutar.
Baklagillerin köklerindeki nodüllerde yaşayan Rhizobium (rizobiyum) cinsi bakteri, havanın azotunu bağlayarak bitkiye geçmesini sağlar Bakteri de baklagiller sayesinde beslenir.
Otçul memelilerin sindirim sisteminde yaşayan selüloz sindiren bakteriler, selüloz sindirimiyle açığa çıkan glikozun bir kısmını kendisi kullanır. Diğer kısmını da birlikte yaşadığı otçul memeli kullanır.
Otçul memelide bu canlıya besin ve barınma ortamı sağlar. İnsanın kalın bağırsağında yaşayan B ve K vitamini üreten bakteriler ile insan arasında mutualist ilişki vardır. İnsan bağırsak florasını oluşturan mutualist mikroorganizmaların B ve K vitaminlerinin üretilmesi, bağışıklık sisteminin gelişmesi, sindirim faaliyetlerinin kolaylaştırılması ve zararlı bakterilerin üremesinin engellenmesi gibi görevleri vardır. İnsanlar da bu bakterilere besin ve barınma ortamı sağlar.
Bazı mutualist ilişkilerde iki canlının birlikte olması canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için zorunludur.
Sıkı Mutualizm
Bu tür birliktelikte canlılardan en az biri diğeri olmadan yaşayamaz. Termitler ve onların sindirim sisteminde yaşayan mikroorganizmalar arasındaki ilişki zorunlu (sıkı) muttalime örnektir. Liken birlikteliğini oluşturan alg ve mantarlar da zorunlu mutualist canlılardır.
Gevşek Mutualizm
Bazı mutualist birlikteliklerde canlılar, zorunlu bir ilişki içinde bulunmadıklarından birbirinden ayrılsalar bile yaşamlarını sürdürebilir. Timsah ve timsahın ağzındaki atıklarla beslenen kuşlar arasında isteğe bağlı (gevşek) mutualizm söz konusudur.
KOMMENSALİZM (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji)
Birlikte yaşayan iki türden birinin yarar sağlarken diğer türün bu ilişkiden olumlu ya da olumsuz etkilenmediği ilişki türüdür.
Türler arasındaki herhangi bir yakın ilişkide çok az bile olsa iki tür de etkilenebileceğinden doğadaki kommensal ilişkileri kanıtlamak zordur. Midye kabuklarına tutunarak yaşayan Bryozoa (Biryozoa), midyenin sağladığı su akıntısıyla gelen besinlerle beslenir. Midyeye herhangi bir yarar ya da zarar vermez. Sucul kaplumbağaların kabukları üzerinde yaşayan algler üzerinde yaşadıkları konakla hareket eder ve korunur. Vantuzlu Remora balıkları, kopek balığına tutunarak ona zarar vermeden yaşar. Balık, kopek balığının hareketiyle yer değiştirir ve onun yiyecek artıklarından beslenir.
Kommensal ilişkiler bazen rastlantısal olarak ortaya çıkabilir. Örneğin bizon, sığır, at gibi otçul hayvanlar beslenirken ortaya çıkan böcekler, sığır kuşlarının ve okuz balıkçılları gibi kuşların besini olur. Bu kuşlar, bu ilişkiden acık olarak yarar sağlarken herbivorlar genel olarak bu ilişkiden etkilenmeyebilir.
Parazitlik (Ekoloji 10. Sınıf Biyoloji) :
İki organizmadan birinin yarar diğerinin zarar gördüğü etkileşimlerden biri de parazitliktir, “+, −” olarak ifade edilir. Parazitlikte bir organizma diğerine bağlı yaşar. Üzerinde yaşadığı canlıdan beslenen ve ona zarar veren canlıya parazit, zarar gören canlıya konak denir. Parazitler, genellikle konağa göre daha küçük vücut yapısına sahiptir.
Parazitlerin birçoğu, üzerinde yaşadıkları konağın hastalanmasına neden olurken bazıları, konağın yaşamını yitirmesine neden olabilir. Parazitlerin bakteri, virüs, Protista veya mantar gibi tek hücreli mikroorganizmalarının yanı sıra çok hücreli bitkisel ve hayvansal türleri de vardır.
Bitkisel parazitler,
Koku andıran emeçleri sayesinde başka bir bitki üzerinden ihtiyaç duyduğu besinleri alan bitkilerdir. Yarı parazit ve tam parazit bitkiler olmak üzere iki grupta incelenir.
Yarı parazit bitkiler,
Emeçlerini üzerinde yaşadığı bitkinin odun borusuna kadar uzatarak su ve mineralleri alır. İhtiyaç duyduğu besini fotosentez yaparak kendileri üretir. Ökse otu yarı parazit bitkilere örnektir.
Tam parazitler bitkiler,
Kloroplastları olmadığından fotosentez yapamaz. Emeçleriyle konak bitkinin odun borusundan su ve mineral ihtiyacını, soymuk borusundan ise organik besin ihtiyacını karşılar. Canavar otu ve küsküt otu tam parazit bitkilere örnektir.
Hayvansal parazitlerin duyu ve tutunma organları iyi gelişmiştir. Ancak sindirim enzimleri ve sindirim sistemleri iyi gelişmediğinden konağa bağımlı yaşar. Konağın sindirim kanalındaki sindirilmiş besinleri emer.
Hayvansal parazitlerden konağın vücudu içinde yaşayanlara iç parazit (endoparazit), konağın üzerinden beslenenlere dış parazit (ektoparazit) adı verilir.
İç parazitler
sindirim sistemleri gelişmediğinden konağın sindirim ürünleriyle beslenir. Bağırsak solucanı, kıl kurdu, tenya, karaciğer kelebeği ic parazitlerdir.
Bu parazitler konağın sindirim kanalında, iç organlarında, kanda veya dokular arasında yaşar. İç parazitlerin üreme sistemleri ve tutunma organları iyi gelişmiştir. Hareket ve duyu organları, sinir sistemleri ve sindirim enzimleri tam gelişmemiştir. İç parazitler konak olarak insan vücudunda besinlere ortak olmanın yanı sıra birçok hastalık etkenini de vücuda taşıyarak hastalıklara ve ölüme sebep olabilir.
Bağırsak parazitleri türüne ve yerleştiği organa göre geceleri anüste kaşıntı, kansızlık, beslenme bozukluğu, kusma ve ishal, karın ağrısı, uyurken ağızdan normal miktardan fazla salya gelmesi gibi belirtiler ortaya çıkarabilir. Bu parazitler ağız yoluyla, böceklerin ısırmasıyla ya da parazit bulaşmış olan etlerin yenilmesiyle vücuda alınabilir.
Bir hücreli parazitlerden plazmodyum, anofel cinsi dişi sivrisinekle insanlara bulaşır. İnsan kanına geçtikten sonra karaciğer ve dalakta gelişir. Kana geçerek alyuvarlarda hızla sporlar çoğalır. Sporlar alyuvarları patlatarak sıtma nöbetlerine neden olur.
Dış parazitler (ektoparazitler),
konağın üzerine kısa ya da uzun sure tutunup kan emerek beslenen sindirim sistemi gelişmiş canlılardır. Genellikle hareket organları da gelişmiş olan bu canlılar, konak üzerinde aktif olarak yer değiştirebilir. Bit, pire, kene gibi eklembacaklılar dış parazitlere örnektir.
KOMÜNİTELERDEKİ SÜKSESYON
Çoğu komunite, komunitedeki türlerin populasyonları, ortam şartları, besin miktarları gibi sebeplerle değişikliğe uğrar.
Bu değişikliğe klimaks komunite denir. Ancak komunitedeki toprak, coğrafik yapı ve diğer değişkenler bir bölgede pek çok farklı komuniteler oluşturabilir.
Abiyotik faktörlerden sıcaklık, ışık, yağış miktarı ve toprak yapısındaki değişiklikler komuniteye yeni canlıların girmesine ya da komunite üyelerinin sayı ve yoğunluğunun değişmesine neden olabilir. Bu durumda komunite dengeli bile olsa her zaman değişimlere acıktır.
Fırtına, yangın, kuraklık, aşırı otlama ve insan faaliyetleri doğadaki bozunum unsurlarıdır. Doğa yapısında meydana gelen bir bozunum komunitedeki tür çeşitliliğini ve komunitenin yapısını etkiler. Bozunmalar sonucunda komünite kararsız (dengesiz) bir komunite halini alır. Bozunmanın tipine, sıklığına ve komunite üzerindeki etkisine bağlı olarak komunite zamanla yeniden kararlı bir komuniteye (klimaks) doğru değişim gösterir.
Süksesyon
Bozulmuş alanlarda uzun zaman içinde türlerin aşamalı olarak birbirinin yerini almalarına suksesyon (sıralı değişim) denir. Değişim sırasında komunitedeki tür çeşitliliği, yoğunluğu ve baskın tür farklılaşır.
Birincil Süksesyon
Henuz üzerinde yaşamın bulunmadığı alanlarda, volkanik adalar ya da buzul taşların üzerinde toprak oluşumuyla başlayan sıralı değişim birincil suksesyon olarak adlandırılır.
İkincil Süksesyon
Ancak karasal ekosistemlerde komunitelerin yapısını değiştiren buzul hareketleri, yanardağ faaliyetleri, kasırga, sel, kuraklık, yoğun ağaç kesimi, aşırı otlatma ve yangınlar sonucunda da var olan komunite değişime uğrayabilir. Toprağın sağlam kaldığı bu sıralı değişime ikincil suksesyon denir. Belirli bir yerde bitki süksesyonundan sonra o bölgeye farklı hayvansal gruplar yerleşir.
Dersimiz burada sona erdi dersimiz ile ilgili bağlantılı yazılara
adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Detaylı görseller için tıklayınız.
Sosyal medya hesaplarımızı ve mail adresimizi kullanarak bizi her platformda takip edebilir, bize görüşlerinizi, soru – sorun ve önerilerinizi iletebilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. İyi çalışmalar. 😎
Yasal Uyarı: Yayınlanan içeriğin ve diğer içeriklerin bütün fikri ve mülki hakları https://www.derssarayi.com/ ” a aittir. Kaynak gösterilse dahi içeriğin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.