Endokrin Sistem ( Hormonal Sistem ) Konu Anlatımı
Ders Sarayının sizler için hazırlamış olduğu Endokrin Sistem ( Hormonal Sistem ) Kapsamlı Konu Anlatımı yazımıza hoş geldiniz. Endokrin Sistem ( Hormonal Sistem ) yazımızda, iç salgı bezleri ( hipofiz, tiroit, paratiroit, pankreas, böbrek üstü bezi, epifiz bezi ) hormonlar hakkında genel bilgileri ve duyu organlarının yapısını kapsamlı bir şekilde ele aldık.
Endokrin Sistem ( Hormonal Sistem ) yazısını daha iyi anlayabilmeniz için önceki konu anlatımlarından, Sinir Sistemi Detaylı Konu Anlatımı, Hücre Bölünmeleri, ve duyu-organlari, yazılarımızı da okumanızı tavsiye ederiz. Haydi başlayalım.
ENDOKRİN SİSTEM (HORMONAL SİSTEM)
Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) konusu ile ilgili kazanımlar şöyledir.
- Endokrin bezleri ve bu bezlerin salgıladıkları hormonları açıklar.
- a. Endokrin bezleri ve bu bezlerin salgıladıkları hormonlar işlenirken görsel ögeler, grafik
- düzenleyiciler, e-öğrenme nesnesi ve uygulamalarından yararlanılır.
- b. Hormonların yapısına girilmez.
- c. Homeostasi örnekleri (vücut sıcaklığının, kandaki kalsiyum ve glikoz oranının düzenlenmesi) açıklanır.
- ç. Hormonların yaşam kalitesi üzerine etkilerinin örnek bir hastalık üzerinden tartışılması sağlanır
Hormon Nedir?
Hormonlar, homeostazinin korunmasında sinir sistemi ile birlikte çalışan ve iç salgı bezlerinden salgılanan kimyasal uyarıcılardır.
Hormonlar vücutta iç salgı bezlerinde üretilir ve üretildikleri yerden farklı yerlere kan ile taşınarak farklı doku ve organları uyarırlar. Hormonlar, vücut içinde kimyasal haberleşme aracı olarak kullanılır.
Hormonların özellikleri:
- Hormonlar iç salgı bezlerinden (endokrin bez) üretilir, kana salgılanır ve hedef hücrelerine kan ile taşınır.
- Kanda belirli bir seviyeye geldiklerinde etkilerini gösterirler.
- Kanda çok az miktarda bulunurlar.
- Organik moleküllerdir (Polipeptid, amin oasit, steroid, pürin veya bunların türevleri şeklinde olabilirler.).
- Hormonlardan protein yapıda olanlar, hücre zarındaki lipit tabakasında çözünmediğinden hedef hücrelerin zarlarındaki reseptör proteinlere bağlanarak etkilerini gösterirler.
- Steroit yapıdaki hormonlar ise hücre içine girdikten sonra sitoplazmadaki reseptörlere bağlanarak çekirdeğe geçer ve DNA’daki bir genden protein sentezini başlatırlar.
- İnsan vücudunda çok sayıda iç salgı bezi (endokrin bez) bulunmaktadır.
- Bunların salgıladıkları hormonların bir kısmı sadece belirli bir dokuyu etkilerken bir kısmı etkilerini tüm vücut üzerinde gösterirler. Tropik hormon adı verilen bazı hormonlar ise başka endokrin bezlerini uyarırlar.
Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) Ait Bezler Şunlardır
- Hipofiz Bezi
- Tiroit Bezi
- Paratiroit Bezi
- Böbrek Üstü Bezi
- Pankreas
- Eşeysel Bezler
- Epifiz Bezi
- Timüs Bezi
HİPOFİZ BEZİ
Kafatası içinde bulunan hipofiz bezi, hipotalamusun hemen alt kısmında yer alır ve hipotalamus ile hipofiz yapısal, işlevsel ve gelişimsel olarak birbiriyle çok yakından ilişkilidir.
Hipofiz bezi birbirinden çok farklı yapıda iki kısımdan oluşmaktadır. Bunlar ön hipofiz ve arka hipofiz bezleridir.
Hipofizin ön lobu, embriyonik dönemde ağız içinde oluşan bir dokunun beyne doğru gelişmesi ve sonra ağız ile bağlantısının kopması sonucunda oluşur.
Ön hipofiz bezi hücreleri kendi sentezledikleri hormonları doğrudan kan damarlarına boşaltır ve vücuda dağılmasını sağlar.
Hipotalamus tarafından salgılanan salgılattırıcı (releasing)ve durdurucu (inhibiting) hormonlar, hipofiz bezinin ön lobundan salgılanan hormonları kontrol etmektedir.
Hipotalamusun bu kontrol hormonları, kısa bir damarla hipofize iletilirler; böylece tüm vücuda dağılmadan kısa ve hızlı yoldan kontrol ettikleri beze ulaşmış olurlar.
Hipofiz Bezi Ön Lop Hormonları
Folikul Uyarıcı Hormon (FSH):
Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan bu hormon folikul keseleri, dişi ureme sisteminde bulunur. FSH dişi bireylerde ergenlik cağından itibaren yumurtalıklarda bulunan folikul keselerini uyarır. Boylece oogenez surecinin tamamlanmasını sağlar ve folikullerden ostrojen sentezini artırır. FSH erkek bireylerde ise testisleri uyararak sperm oluşumunu başlatır.
Tiroit uyarıcı hormon (TSH):
Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan bu hormon tiroit bezinin tiroksin hormonunu üretmesi için uyararak bu bezin çalışmasını düzenler. TSH hormonunun fazla salgılanması tiroit bezinden fazla tiroksin salgılanmasına ve tiroit bezi hücrelerinin sayısının artmasına sebep olur. Böylece tiroit bezi büyür.
Büyüme hormonu (somatotropin hormon):
Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan bu hormon genellikle gelişme dönemlerinde dokuların özellikle uzun kemiklerin uzamasını sağlayan bölgeyi (epifiz plağı) uyararak vücudun büyümesini ve hücrede protein miktarının artmasını sağlar. İnsanlarda görülen bazı büyüme bozuklukları, büyüme hormonunun normal olmayan miktarda üretimine bağlıdır. Gelişme sırasında aşırı büyüme hormonu üretimi devleşmeye (gigantizm) neden olur. Ergin bireylerde bu hormonun aşırı üretimi el, ayak ve baştaki kemiklerde anormal büyümeye (akromegali) sebep olur. Çocukluk döneminde büyüme hormonunun yetersiz salgılanması cüceliğe (dwarfizm) neden olur. Çocuklarda cücelik tedavisi, erken yaşlarda dışarıdan büyüme hormonu verilerek gerçekleştirilebilir.
Lüteinleştirici hormon (LH):
Kadınlarda yumurtalıklarda olgunlaşmış olan yumurtanın yumurta kanalına atılmasını (ovulasyon) ve içinde yumurtanın gelişmiş olduğu folikül kesesinin korpus luteuma (sarı cisim) dönüşmesini sağlar. Ovulasyonun ardından korpus luteumdan östrojenve progesteron hormonlarının salgılanmasını uyarır. Erkeklerde ise testislerden testosteron hormon salgılanmasını sağlar.
Melanosit uyarıcı hormon (MSH)
Deride bulunan melanin pigmentinin dağılımını kontrol eder. Memelilerde yağ metabolizmasını etkiler.
Adrenokortikotropik hormon (ACTH)
Böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinin (adrenal korteks) çalışmasını düzenler.
Prolaktin (LTH):
Meme bezlerinin gelişimini, süt yapımını ve salgılanmasını sağlar.
2. Hipofiz Bezi Arka Lobundan Salgılanan Hormonlar
Hipofizin arka lobundan salgılanan hormonlar, hipotalamusta uretilir. Bunlar antidiuretik hormon ve oksitosindir.
Bir sinir sistemi bolumu olan hipotalamusun urettiği bu hormonlar, nörohormon olarak tanımlanır. Bu hormonlar hipotalamustan nöronların aksonlarıyla hipofizin arka lobuna iletilir. Daha sonra salgılanmak üzere hipofizin arka lobunda depolanır.
Antidiuretik hormon (ADH):
Böbrek kanallarından suyun geri emilimini sağlayarak kanın ozmotik dengesini korur. Bu hormon eksik salgılanırsa idrar çok miktarda ve seyreltik oluşur.
ADH hormonunun yetersiz salglanmasına bağlı olarak bobreklerden suyun geri emilimi azalır ve idrar miktarı artar.
Sık idrara cıkma diyabet hastalarında da görülen bir durumdur. Ancak ADH eksikliğinde idrarda glikoza rastlanmaz. Bu nedenle bu rahatsızlığa şekersiz şeker hastalığı denir.
ADH’ın kan damarlarını daraltarak kan basıncını artırma gorevi de vardır.
Oksitosin:
Dişilerde doğum sırasında rahim kaslarının ritmik kasılmalarını düzenler, doğumu sağlar. Sut bezlerinden süt salgılanmasını ve sütün boşaltılmasını sağlar. Annelik güdüleri üzerinde etkilidir. Doğumun başlatılabilmesi için gebelere süni olarak oksitosin hormonu verilebilir. Oksitosin rahim kaslarının kasılıp gevşemesini sağladığı için süni doğum sancısı oluşturur ve doğumu başlatır.
Oksitosinin erkeklerde ve gebe olmayan dişilerde fonksiyonu açık değildir.
TİROİT BEZİ (ENDOKRİN SİSTEM)
Boyun bölgesinde bulunan iki loplu ve 25-40 g kadar bir bezdir. İki farklı hormon salgısı yapar, bunlar tiroksin ve kalsitonin hormonlarıdır.
Tiroksin hormonu:
- Tiroksin, tirozin aminositinden türemiş olan ve yapısında iyot bulunduran bir hormon çeşididir.
- Tiroksin hormonunun metabolik hızın ayarlanmasında doğrudan görevi vardır.
- Vücudun tüm hücrelerine etki ederek O2 kullanımını artırır, böylelikle besinlerin daha hızlı parçalanmasını ve daha hızlı enerji üretilmesini sağlar.
- Büyüme ve gelişme sırasında protein sentezini hızlandırır. Nabız ve tansiyonun artmasına neden olur.
- Hipotalamusun salgıladığı salgılattırıcı hormonlar hipofiz bezini uyarır ve buradan salgılanan TSH hormonu da tiroit bezini uyararak tiroksin hormonunun salgılanmasını sağlar. Kanda artan tiroksin hormonu, negatif geri bildirim sistemi ile hipotalamusu uyarır ve hipofizin uyarılmasını engeller.
Tiroksin hormonu iyot ile çalışabilen bir hormon olduğundan iyot eksikliğinde aktif şekilde çalışamaz ve hipotalamusa geri bildirim etkisi yapamaz. Bu durumda hipotalamus hipofizi, hipofiz ise tiroit bezini uyarmaya devam eder ve tiroit bezi büyümesi sonucunda guatr hastalığı ortaya çıkar.
Guatr hastalarında tiroksin hormonu eksikliği yaşandığından yorgunluk, hâlsizlik, uyuşukluk, derinin pullanması, kas güçsüzlüğü gibi belirtiler görülür.
İleri durumlarda ise miksodem denilen ve vücutta şişliklerin oluştuğu hastalık ortaya çıkar.
Tiroksin hormonunun eksikliği çocukluk devresinde ortaya çıkarsa büyüme yetersizliği ve zekâ geriliğinin görüldüğü kretenizim hastalığı ortaya çıkar.
Eğer tiroit bezi, tümör veya farklı hastalıklardan kaynaklanan durumlardan dolayı fazla miktarda tiroksin hormonu salgılarsa bu durumda iç guatr, zehirli guatr veya graves adı verilen hastalık ortaya çıkar.
Bu kişilerde aşırı yorgunluk, uykusuzluk, kilo kaybı, sinirlilik hâli, ellerde titreme, gözlerin öne fırlaması aşırı terleme gibi belirtiler görülür.
Zehirli guatr hastalarında halk arasında atom tedavisi olarak bilinen tedavi sürecinde radyoaktif iyotla tiroit bezi küçültülür.
Kalsitonin hormonu:
- Tiroit bezinden salgılanan ikinci hormon ise kalsitonin hormonudur.
- Kalsitonin hormonu, kandaki kalsiyum seviyesini ayarlayan bir hormondur.
- Kanda kalsiyum miktarı arttığında salgısı artan kalsitonin, kalsiyumun kemiklere geçmesini ve depolanmasını sağlar.
- Ayrıca böbreklere etki ederek kalsiyumun geri emilmesini azaltır ve idrarla daha fazla atılmasını sağlar.
PARATİROİT BEZİ
Tiroit bezinin hemen yanında, arkasında bulunan mercimek şeklinde dört küçük bezden oluşan paratiroit bezi, parathormon adı verilen hormonu salgılar.
Parathormon:
Tiroit bezinden salgılanan kalsitonin hormonu ile zıt etkiye sahiptir.
Kanda kalsiyum seviyesi azaldığında salgısı artan parathormon sayesinde kemiklerdeki kalsiyum serbest kalarak kana geçmeye başlar ve böbreklerden kalsiyum atımı azalır, böylece kandaki kalsiyum oranı artar. Parathormon miktarının kandaki seviyesi azalırsa kanda kalsiyum oranı da azalır. Bu durum, kaslarda ağrılı kramplara neden olan tetani hastalığına neden olur. Parathormon miktarının artması ise böbrek taşı oluşumuna neden olabilir.
DİKKAT: Kalsitonin (tiroit bezi) ve parathormon (paratiroit bezi) antogonistik (zıt yönlü çalışan) hormonlardır.
BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)
Her bir böbreğin üst kısmında bulunan böbrek üstü bezlerinin kütlesi 3-5 g’dır. Böbrek üstü bezlerinin böbrekle doğrudan bir bağlantısı yoktur, böbreklerden bağımsız olarak çalışırlar.
Böbrek üstü bezleri iki kısımdan oluşur. İç kısmına öz bölgesi (medula), dış kısmına ise kabuk (korteks) adı verilir.
A. KABUK BÖLGESİ (KORTEKS) HORMONLARI
1. Kortizol (Glukokortikoid):
Bu hormon adından da anlaşılacağı gibi kandaki glukoz seviyesine etki eden bir hormondur.
Uzun süreli açlık durumlarında kandaki şeker oranı düştüğünden vücuttaki protein ve yağ depolarının parçalanarak glikoza dönüşmesini ve kana verilmesini sağlar.
Bu sayede kandaki şeker oranının yükselmesinde etkilidir. Glukokortikoidlerin ilaç olarak aşırı miktarda kullanılması, vücudun bağışıklık elemanlarını baskılar. Bu nedenle aşırı ağrı veya iltihaplanma görülen hastalıklarda tedavi amacıyla kullanılır. Ancak uzun süreli kullanılan glukokortikoidler (kortizon ilacı gibi) bağışıklık sistemini uzun süre baskılayacağından enfeksiyonlara neden olabildiği anlaşılmıştır.
2. Aldosteron (Mineralokortikoidler):
Kandaki mineral ve su oranı üzerine etkili bir hormondur.
Bu hormon böbreklere etki ederek sodyum (Na+) ve suyun geri emilimini artırırken potasyumun (K+) geri emilimini azaltır. Böylece kanın, hücrelerin ve hücreler arası doku sıvısının mineral ve iyon dengesini ayarlar; kan basıncını ve hacmini artırır.
Eksikliğinde kan basıncının düşmesi, enfeksiyonlara karşı direncin azalması, derinin bronz renk alması şeklinde kendini gösteren addison hastalığı ortaya çıkar.
3. Eşeysel hormonlar:
Böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinden az miktarda eşeysel hormonlar üretilmektedir. Bunlar testosteron (androjen), östrojen ve progesterondur.
B. ÖZ (MEDULLA) BÖLGESİ HORMONLARI:
Böbrek ustu bezinin öz bölgesinden adrenalin ve noradrenalin hormonları salgılanır.
Adrenalin (Epinefrin):
Stres durumlarında enerji üretimini ve kullanımını sağlar. Algılanan tehlike karşısında kalp atımını hızlandırır, kan basıncını yükseltir, göz bebeklerini büyütür. Buna bağlı olarak oksijen tüketimini artırır.
Beyne, kasa ve kalbe giden kan damarlarını genişletip diğer organlara giden damarları ise daraltır.
Karaciğerde glikojenin glikoza dönüşümünü sağlar ve böylece kan glikozunu artırır. Bu fizyolojik değişimler vücudun strese karşı “Savaş ya da kaç!” yanıtıdır. Adrenalin ayrıca sindirim sistemi faaliyetlerini yavaşlatır.
Nöradrenalin (Nörepinefrin):
Adrenaline benzer etkileri vardır. Nöradrenalin, kılcal damarları daraltır ve kan basıncını artırır.
Kalp atışlarını hızlandırır. Karaciğerde depo glikojenin glikoza dönüşmesini başlatır. Böylece artan enerji ihtiyacını sağlar. Vücut ısısını artırır.
PANKREAS
Hem hormon salgılayan hem de sindirim enzimi salgılayan pankreas, karma bez olarak görev alır.
Uzunluğu yaklaşık 15 cm, kütlesi 80 g olan pankreas, mide ile ince bağırsak arasında yer alır.
Pankreasın yaklaşık %98’i sindirim enzimi salgılayan asinar adı verilen kısımdan meydana gelmiştir.
Pankreas geri kalan langerhans adacıkları adı verilen kısım, alfa ve beta hücreleri olmak üzere iki tip hücreden oluşur.
Pankreas ait bu hücreler birbirleriyle zıt çalışan insülin (beta hücreleri tarafından) ve glukagon (alfa hücreleri tarafından) hormonlarını salgılar
Glukagon:
Pankreas lngerhans adacıklarının alfa hücrelerinden salgılanır. Kanın glukoz seviyesini artırıcı yönde etki yapar.
Açlık durumunda kan şekeri düştüğünde salgılanan glukagon, karaciğerde glikojen yıkımını sağlar ve kana glikoz salınımını uyarır, yağ dokularında yağ yıkımını sağlar.
İnsülin:
Pankreas tarafından salgılanan bu hormon yine pankreas tarafından salgılanan glukagon ile zıt (antogonist) çalışan bir hormondur. Kanın glikoz seviyesini düşürücü etki yapar.
Beyin hücreleri hariç bütün vücut hücrelerine etki ederek kandan glikoz almaları için uyarır ve kanın glikoz seviyesini düşürür (Beyin hücreleri insülin olmaksızın kandan glikozu alabilir.).
Ayrıca pankreas tarafından insülin hormonu, karaciğer ve kaslarda glikozun glikojene dönüştürülerek depolanmasını sağlar. Protein sentezini ve yağ sentezini uyarır. Pankreas tarafından insülin hormonu eksikliğinde şeker hastalığı ortaya çıkar.
Şeker Hastalığı (Diabetes mellitus)
Kandaki glikozun normal seviyesi 80-90 mg/100 mL’dir. Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen Diabetes mellitus, insülin hormonunun yetersiz olması veya hiç olmaması durumunda kan şekerinin normalin üzerinde bulunması durumudur.
Şeker hastalığının erken belirtileri;
Çok sık idrara çıkma: Kanda aşırı glikozdan dolayı böbreklerden glikoz geri emilemez ve
idrarla glikoz atılmaya başlanır. Buna bağlı olarak da glikozun atılması için idrar miktarı artmaktadır.
Çok su içme: İlk belirtiye bağlı olarak kaybedilen sudan dolayı vücudun su ihtiyacının artması sonucu oluşur.
Çok acıkma: İnsülin yetersizliğinden dolayı her ne kadar kandaki glikoz oranı fazla da olsa
glikoz hücrelere geçemediğinden enerji gereksinimi artar, vücuttaki protein ve yağ depoları kullanılmaya başlanır.
İki tip şeker hastalığı vardır:
Tip I Şeker Hastalığı:
- Pankreas tarafından insülin hormonunun yetersizliğinden kaynaklanır. Genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar.
- Kişinin kendi bağışıklık sisteminin pankreas langerhans adacıklarında bulunan insülin üreten beta hücrelerini tahrip etmesinden kaynaklanır. İnsülin salgılanamayınca glikozun hücre içine girmesini sağlayan reseptörler uyarılamaz ve şeker hastalığı ortaya çıkar.
- Kişiye dışarıdan insülin hormonu enjekte edilmesi gerekir. Glikoz hücrelere yeterli miktarda girmediği için hücrelerde yağ asitleri enerji eldesinde çok daha fazla kullanılır. Bunun sonucunda keton cisimcikleri ve asetoasetat adı verilen artık maddeler çok miktarda oluşmaya başlar ve kana verilir.
- Kanda yükselen asitli bileşikler kanın pH’ını düşürmeye başlar ve homeostaziyi bozar.
- Ayrıca kanda lipidli bileşikler ve kolesterolün yükselmesi, damarların daralmasına, yüksek
- tansiyona ve kalp problemlerine neden olur. Şeker hastalarında gözlerde katarakt oluşumu,
- böbrek rahatsızlıkları, yeterli oksijeni dolaşım sisteminden alamaması sonucunda ayak parmaklarında kangren oluşumu sıklıkla görülür.
- Ayrıca glikoz eksikliğinden protein yıkımı da artacağından bağışıklık problemleri de ortaya çıkar.
Tip II Şeker Hastalığı:
Şeker hastalarının büyük bir çoğunluğu bu gruptadır. Kilolu, 40 yaş üstü ve özellikle ailesinde şeker hastalığı olan kişilerde görülme olasılığı yüksektir.
Tip II şeker hastalığı, yeterli miktarda salgılanamayan insülin hormonundan veya hedef hücrelerdeki reseptörlerin insüline karşı tepkilerinin eksikliğinden kaynaklanır. Diyet ve egzersiz ile tip II şeker hastaları kandaki şeker seviyelerini kontrol edebilirler.
EŞEYSEL BEZLER
Dişide ovaryum, erkekte testis adını alan eşeysel bezler; androjenler, östrojen ve progesteron olarak adlandırılan steroit yapılı hormonları üretir ve salgılar. Dişide yumurtalıklarda, erkekte ise testislerde üretilen bu hormonlar, büyüme ve gelişmeyi düzenleyerek üreme döngülerini ve eşeysel davranışları kontrol eder.
Ovaryum
Dişilerde karın boşluğunda bulunur. Östrojen ve progesteron hormonlarını salgılar. Östrojen, ergenlik döneminde ikincil dişilik özelliklerinin (meme bezlerinin büyümesi, sesin incelmesi, omuzların dar olması, vb.) ortaya çıkmasını sağlar.
Bunun yanında yumurta kanalını, ovaryumu, döl yatağının (uterus) büyüyüp gelişmesini uyarır.
Progesteron ise döl yatağını, embriyonun tutunup gelişebilmesi için uygun hâle getirir.
Testisler
Burada bulunan leydig hücreleri tarafından testosteron hormonu salgılanır. Testosteron, spermlerin olgunlaşmasını sağlar. Ergenlik döneminde ikincil erkeklik özelliklerinin (sesin kalınlaşması, vücut kıllanması vb.) ortaya çıkmasını ve sperm oluşumu için testislerin normal gelişimini sağlar.
TİMUS BEZİ
Göğüs kemiğinin üzerinde bulunan endokrin bezdir. Timozin adında bir hormon salgılar. Timüs bezinin; büyüme, eşeysel olgunluğa ulaşma ve T lenfositlerini uyararak bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.
EPİFİZ BEZİ
Beyin yarım kürelerinin arasında bulunan endokrin bezdir. Salgısı melatonin hormonudur.
Melatonin hormonu derinin renklenmesinde görev alır. Asıl işlevi ise, mevsimsel gün uzunluğu ve ışığa bağlı olarak vücudun biyolojik ritminin düzenlenmesini sağlamaktır.
Gece salgılanan melatonin hormonunun, gecenin uzunluğuna göre salgılanma miktarı artar. Bu hormon gece daha çok salgılanarak vücudun biyolojik ritminin düzenlenmesinde rol oynar.
Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) Konu Anlatımı yazısının sonuna geldik. Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) Konu Anlatımı yazımızda Biyoloji dersinin 11. sınıf konularından önemli bir konu olan Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) ile ilgili bütün bilgileri kapsamlı ve detaylı şekilde sizlerle paylaştık.
Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) konusu ile ilgili daha detaylı görseller için tıklayınız. Endokrin Sistem (Hormonal Sistem) Kapsamlı Konu Anlatımı yazımızın dışında 11. sınıf düzeyindeki diğer konu anlatımı yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz. Sitemizdeki bütün Biyoloji konu anlatımı yazılarına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Sosyal medya hesaplarımızı ve mail adresimizi kullanarak bizi her platformda takip edebilir, bize görüşlerinizi, soru – sorun ve önerilerinizi iletebilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. İyi çalışmalar. 😎
Yasal Uyarı: Yayınlanan içeriğin ve diğer içeriklerin bütün fikri ve mülki hakları https://www.derssarayi.com/ ” a aittir. Kaynak gösterilse dahi içeriğin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
1 Yorum
Hocam sayfanızın içeriğini çok beğendim. Konuların devamını bekliyorum İyi çalışmalar.