Gazete Çevresinde Gelişen Öğretici Metinler
Gazete Çevresinde Gelişen Öğretici Metinler yazımıza hoş geldiniz.
Gazete Çevresinde Gelişen Öğretici Metinler yazımız kapsamlı ve detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN ÖĞRETİCİ METİNLER
- Öğretici metinler, okuru bilgilendirmek, ikna etmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek,herhangi bir şeyi okura tanıtmak ve okurun kanıları değiştirmek gibi amaçlarla yazılan yazılan metinlerdir.
Öğretici Metinlerin Özellikleri
- Kelimeler gerçek anlamda kullanılır.
- Amacı bir bilgiyi doğrudan okuyucuya aktarmaktır.
- Genellikle nesnel anlatım benimsenir.
- Dil göndergesel işlevde kullanılır.
- Bilimsel nitelik taşıyan öğretici metinlerde “terim”ler ağır basar.
- Açıklama, tartışma, betimleme ya da öyküleme anlatım biçimleri kullanılabilir.
- Tanımlama, örneklendirme, tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.
- Gereksiz söz tekrarına, ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimelere yer verilmez.
- Öğretici metinler belli bir amaç doğrultusunda yazılır. Öğretici metinlerde yazarın amacı bir nesneyi, bir kavramı, bir olayı açıklamak, anlatmak bildirmek ve okuyucuyu uyarmak, harekete geçirmektir; anlam da bu amaca uygun olarak ortaya konur.
- Yazar dil ve anlatım özelliklerini; somut gerçekliklere, varlık, olay ve durumlara bağlı olarak oluşturur.
- Gazete çevresinde gelişen öğretici metinler: Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj ve haber yazısıdır.
1)Makale
- Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir konuyu açıklamak, bir düşünceyi savunmak, bir gerçeği belirtmek amacıyla belgelere dayandırarak yazılan nesnel metinlere makale denir.
- Makale gazete çevresinde gelişen öğretici metinlerdendir.
- Makalede temel unsur düşünce “fikir”dir.
- Makalelerde öne sürdüğün düşünceleri belgelerle kanıtlamak gerekir.
- Makalenin amacı; açıklama, eleştiri, tanıtım, bilgilendirme de olabilir. Ama genellikle eleştirel tutum ön plandadır.
- Makalede açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır.
- Makalede yazar nesnel olmak zorundadır.
- Yazar tutarlı ve tarafsız olmalıdır.
- Makaleler belli bir planda yazılması gerekir.
- Makaleler giriş, gelişme ve sonuç olmak üzere üç bölümden oluşur.
- Giriş bölümünde öne sürülen tez, düşünce ortaya konulmalıdır.Makale yazarı bu bölümde okurun ilgisini çekmelidir.
- Gelişme bölümünde giriş bölümünde öne sürdüğü düşünceyi, tezini belge verilerle kanıtlamaya çalışmalıdır. Bunun için karşılaştırma, örneklendirme, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma gibi düşünceyi geliştirme yöntemlerinden gözlem ve deneylerden yararlanmalıdır.
- Sonuç bölümünde gelişme bölümünde söylediği düşünceleri birkaç cümleyle özetlemelidir.
- Makale yazarı düşünceyi geliştirme yollarından karşılaştırma, örneklendirme, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma ve somutlamadan yararlanır.
- Bilimsel makalelerde, verilen bilgiler başka bir yerden alınmışsa bilgileri aldığı kişiyi ve cümleleri sayfa sonunda dipnot şeklinde ya da yazıda cümlenin arasında parantez içinde belirtilir. Buna referans göstermek denir.Ayrıca makalelerin sonunda kaynakça bölümü yer almaktadır.
- Makaleler, yazıldıktan sonra bir araya getirilerek makale kitapları şeklinde yayımlanabilir.
Makale Türleri
- Makaleler niteliklerine göre temelde “edebî makale” ve “mesleki makale” olmak üzere iki grupta toplanabilir.
a. Edebî makale: Dil, edebiyat ve sanatla ilgili konuları işleyen makale türüdür.
b. Meslekî makale: Tıp, ekonomi, sosyoloji gibi bilimin ve bilime dayalı mesleklerin değişik dalları ile ilgili konulan işleyen makale türüdür.
Makaleler yazılış amaçlarına göre bilimsel ve gazete makaleleri olmak üzere ikiye ayrılır.
Bilimsel Makaleler:
- Bu tür makalelerin bilimsel formatlara uygun yazılması gerekir.
- Sade ve anlaşılır bir dille yazılır.
- Bu tür bilimsel makaleler daha çok bir dergide yayımlanır.
Gazete Makaleleri:
- Daha çok güncel toplumsal ve siyasal konularda yazılan makalelerdir.
Türk Edebiyatında Makale
- Türk edebiyatında makale türü ilk kez Tanzimat döneminde görülür. İ
- İlk makale, Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımladığı Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi‘dir.
- Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemsettin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuad gibi sanatçılar bu türün gelişmesini sağlamıştır.
- Servet-i Fünun döneminde ise bu tür yayılmış, gelişmiş, olgunlaşmıştır.
- Türk edebiyatında makale türünde Hüseyin Cahit, Cenap Şahabettin, Fuat Köprülü, Nurettin Topçu gibi sanatçılar eser vermiştir.
Makale Örneği
Bilimsel Makale
Bugün ağaçlardan, bitkilerden, nehirlerden hatta çöplerden bile enerji elde ediliyor. Bu kaynaklara bir yenisi de yakın zaman önce Doç. Dr. Özgür Şahin tarafından eklendi. Çalışmalarına Columbia Üniversitesinde devam eden Dr. Özgür Şahin havadaki nem değişimlerinin kaynağı olan buharlaşmadan elektrik elde edebilen bir jeneratör geliştirdi. Dr. Şahin, moleküllerde ve canlı hücrelerde rastlanan sıra dışı mekanik olayları gözlemleyip açıklamak ve bunlardan ilham alarak sağlık, çevre ve enerji ile ilgili önemli sorunlara çözüm olabilecek yeni teknolojiler geliştirmek üzerine çalışmalar yapıyor.
Dr. Zeynep Bilgici
2)Fıkra
- Bir yazarın güncel konular veya toplumsal konular hakkında kişisel görüş ve düşüncelerini kanıtlamadan akıcı bir dille yazdığı kısa fikir yazılarına “fıkra” denir.
- Genellikle güncel konular ele alınır.
- Düşünceleri kanıtlama gereği duymadan serbestçe ortaya koyar.
- Fıkrada anlatım yalın ve yoğundur.
- Günübirlik yazılardır. Çoğu, yayımlanmasından bir iki gün sonra unutulup gider.
- Makaleler gibi düşünsel bir planla yazılır.Giriş bölümünde yazacağı konu hakkında bilgi verilir, gelişme bölümünde öne sürdüğü sorun ya da konu hakkında düşünceler ortaya atılır, sonuç bölümünde de sorunun çözümü için öneriler getirilir.
- Yazar, çok çeşitli konulardan söz açabilir; Enflasyon, seçimler, terörle ilgili olaylar, erozyon, çevre kirliliği, dünyanın herhangi bir yerindeki savaş … fıkra konusu olabilir.
- Ele aldığı konu üzerinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlar.
- Gazetelerin köşelerinde, belirli sayfalarında fıkralar yayımlanır.
- Cümleler kısa ve anlaşılır niteliktedir.
- Olaylar kişisel bir bakış açısıyla ele alınır.
- Kısa, etkili ve dokunaklı bir sonuca varılır. Amaç, okuyucuyu etkilemektir.
Türk Edebiyatında Fıkra
- Fıkra türü yazılar Türk edebiyatına Tanzimat döneminde Batı’dan geçmiştir.
- 1908’den sonra bu yazı türü Türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır.
- Özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınmıştır.
- Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit Yalçın, Falih Rıfkı Atay, Refik Halit Karay, Bedii Faik, Orhan Seyfi Orhon, Refii Cevat Ulunay, Metin Toker, Peyami Safa, Burhan Felek, Ahmet Kabaklı, Aziz Nesin, Çetin Altan, Ahmet Kabaklı, İlhan Selçuk, Sabri Esat Siyavuşgil de fıkralarıyla öne çıkmıştır.
Fıkra – Sohbet Farkı
- Sohbette, fıkradan farklı olarak, karşılıklı konuşma üslûbu vardır.
- Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir.
- Fıkralarda yazar serbest bir anlatımla düşüncelerini okuyucuya benimsetmeye çalışır.
Fıkra ile Makale Arasındaki Farklar:
- Fıkra, makaleye göre daha kısa bir yazı türüdür.
- Makalede belli görüşleri kanıtlama amacı vardır, fıkrada kanıtlama amacı yoktur.
- Makalede daha ciddi bir üslup vardır.
- Makalede nesnel, fıkrada öznel nitelikler ağır basar.
- Makale yazmak, uzmanlık ister; belli alanlarda bilimsel görüşlerden haberdar olmayı gerektirir. Fıkrada ise aynı konuyu farklı yazarlar değişik bakış açılarıyla ortaya koyabilirler.
3)Deneme
- Bir yazarın herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava içinde kaleme aldığı yazılara “deneme” denir.
- Denemelerde yazar kişisel düşüncelerini kanıtlamak zorunda değildir.
- Sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
- Makale gibi düşünsel bir planla yazılır.
- Her konuda deneme yazılabilir. Ölüm, aşk, yaşama sevinci, savaş, kıtlık, arkadaşlık, özgürlük, hayvan sevgisi gibi her şey denemeye konu olabilir.
- Denemelerde “ben” dili hakimdir. Anlatıcı sıklıkla “ben” ifadesi kullanır. Nurullah Ataç deneme için şöyle der: “Deneme ben’in ülkesidir, ben demekten çekinen, her görgüsüne ,her görevine ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeye kişi denemeciliğe özenmesin”
- Denemeci için konu amaç değil, araçtır; kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer sebep durumundadır. Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini, beğeni düzeyini esas alır.
- Deneme yazarı eserini kaleme alırken okuyucuyu hesaba katmaz. Okuyucunun vereceği tepki konusunda herhangi bir kaygı taşımadan konusunu dilediği şekilde seçer, istediği tarzda işler.
- Bu türün ilk ustalarından Montaigne, denemenin ilkelerini şöyle anlatmaktadır: “Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım… Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.” Bu bağlamda denemenin her cümlesinde yazarın kendisi vardır.
- Deneme türleri; Montaigne tarzı (informal-senli benli deneme) ve Bacon tarzı( formal-resmi deneme) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
- Montaigne tarzı (informal-senli benli deneme) , samimi bir hava içinde geçer ve konuşma havası hakimdir. Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Nurullah Ataç’tır.
- Bacon tarzı( formal-resmi deneme), resmi hava içinde geçer, sistemlidir, yazar otoriterdir.Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Yahya Kemal’dir.
Dünya Edebiyatında Deneme
- Deneme türünün ilk örnekleri eski Yunan ve Latin edebiyatlarında görülmektedir. Bunlar Epiktetos’un “Sohbetler” ve Eflatun’un “Diyaloglar” adlı eserlerdir.
- Modern anlamda denemenin kurucusu 16. yüzyıl Fransız yazarı Michel de Montaigne’dir (1533-1592). Denemenin ilk örneklerini veren Montaigne yazdığı metinlerin kişisel düşünce ve deneyimlerinin iletilmesine yönelik edebî parçalar olduğunu vurgulamak için “deneme (essai)’ adını seçmiştir.
- İngiliz yazar Francis Bacon (1561-1626) ve Charles Lamb da bu türde eserler kaleme almış ve bu türü geliştirmiştir.
- Fransız edebiyatında Andre Gide (1869-1951) ve Alain; İspanyol edebiyatında ise Miguel Dunamuno; Alman edebiyatında Maria Rilke gibi sanatçılar da bu türdeki eserleriyle tanınmıştır.
Türk Edebiyatında Deneme
- Deneme türü, Türk edebiyatına Servet-i Fünun Dönemin’nde Batı’nın etkisiyle girmiştir.
- Deneme önceleri “Musahabe”, “Tecrübe-i Kalemiyye (kalem tecrübesi)” gibi isimler ile anılmıştır.
- Edebiyatımızda bugünkü anlamıyla deneme türünde ilk yazılar ancak 20.yüzyılın başlarında görülür. Bu alanda öncülük edenlerin başında Ahmet Haşim’in geldiğini söyleyebiliriz.Onun, “Bize Göre” (1928) ve “Gurebahane-i Laklakan” (1920) adlı kitaplarında yer alan bazı parçalar birer örneksel deneme yazısıdır.
- Ahmet Rasim’in Eşkâl-i Zaman
- Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar
- Refik Halit Karay’ın Bir Avuç Saçma, Bir İçim Su, İlk Adım, Üç Nesil Üç Hayat, Makyajlı Kadın, Tanrıya Şikâyet
- Falih Rıfkı Atay’ın Eski Saat, Niçin Kurtulmak, Çile, İnanç , Pazar Konuşmaları, Kurtuluş, Bayrak gibi kitaplarını saymak mümkündür.
Deneme Örneği
Niçin Roman Niçin Şiir Okuruz?
Nedir bu ilginin sebebi? Bilmem bu soru üzerinde hiç durdunuz mu? Bana öyle geliyor ki bu ilginin sebebi çok derinlere inmektedir. İnsan, çocukluk çağından kurtuldu mu ileride yaşamaya başlar ve yaşadığı günlerle, gelecek günleri kıyaslamaktan kendini alamaz. Bu kıyaslama, daima yaşanan günlerin zararına olmuştur. Böyle de olsa bu geçen günlerin güzelleşmesi, özlem buğularıyla örtülmesi, beklenen günlerde aradığımızı bulamadığımız içindir. Hayat bir akıştan başka bir şey değildir. İnsan bu akış, bu oluşum içinde, başka insanların hâlleriyle de ilgilenmekten kendini alamaz. Hayatın biteviyeliğinden(sıradanlık) kurtulmaya çalışırken başkalarının çabalarından da dikkatini ayıramaz. Kendi alın yazısının başkalarınınkinden ayrılamayacağı kanısındadır. Yaşanan anlardan kurtuluş, düşün zenginliği nispetinde gerçekleşir. Bu dünyanın ötesinde düşsü bir dünya, uzaktan çağırmaya başlar. Her varıştan sonra yine bir çağırış duyulur. Yaşanan anların boşluğunda aydın, dolu noktalar da olsa insan çoğu zaman bunun farkında olmaz olsa da onların görünmesiyle kaybolması o kadar birdir ki!
Suut Kemal YETKİN, Günlerin Götürdüğü
4)Eleştiri (Tenkit)
- Şiir, tiyatro, hikâye, roman, resim, heykel, film gibi bir sanat veya düşünce eserinin, olumlu ve olumsuz özelliklerinin belgelere ve örneklere dayandırarak gerçek değerini belirleme amacıyla yazılan yazı türüne “eleştiri (tenkit)” denir.
- Bir kimsenin kendi eleştirisini yazarken ortaya koyduğu esere “otokritik” veya “özeleştiri” denir.
- Eleştiri türüne eskiden “muaheze”, “muhakeme”, “intikat” ve “tenkit” denirdi.
- Eleştiri türünde sürekli eser yazanlara eskiden “münekkit” denilirdi.
- Eleştirmen, eleştiri yapacağı eserin kim tarafından, hangi şartlar altında yazıldığına, hangi çevrede hangi zamanda yazdığına dikkat eder.
- Eleştirisi yapılan eser yerli ve yabancı eserlerle karşılaştırılması gerekir.
- Eleştirilen bir sanat eseri konusu, dili, üslubu, tekniği, kahramanları, gözlem ve betimlemeleri bakımından değerlendirilir.
- Eleştiri türünde nesnel bir dil kullanılır.
- Eleştiri yazılarında açık ve sade bir dil kullanılır.
- Eleştiri, belirli bir plan doğrultusunda yapılır.
- Eleştirilen eserin sanatçısının sanat anlayışı saptanır. Eserin sanat dünyasına ne gibi bir katkı yaptığı ortaya konur.
- Eleştirmen, eserin gerçek değerini, güçlü ve zayıf yönlerini, özünü ve önemini belirtir; yeni eserler için sanatçılara kılavuzluk eder.
- Eleştirmen terime dayalı bir dil kullanmalıdır. Kesinlikle öznel ifadelerden kaçınmalıdır.
- Bir şiirin eleştirisini yapan kişi şair olmayabilir ama bu türün bütün özelliklerini çok iyi bilmeli, başka örneklerle karşılaştırarak şiirin gerçek değerini taraf tutmadan belirleyebilmelidir.
Eleştiri Türleri
a. İzlenimsel (empresyonist) eleştiri:
- Edebî eserlerin okuyucu üzerinde bıraktığı etkilerden, izlenimlerden yola çıkılarak yapılan eleştirilere “izlenimci eleştiri” denir.
- Belirli kural veya ölçütleri yoktur.
- Bu tür eleştirilerde öznel, kişisel yargılar ağırlıktadır.
- Bu tür eleştirilerde “beğendim”, “beğenmedim”, “katılıyorum”, “katılmıyorum” türünden yargılar egemendir.
b. Nesnel (bilimsel) eleştiri:
- Edebî eserlerin içerik, yapı ve üslûpları üzerinde tarafsız olarak yapılan eleştirilere de “bilimsel eleştiri” denir.
- Belirli ölçütler dahilinde eserler incelenir.
- Eleştirmen,kişisel yargılara yer vermez.
- Eseri objektif bir şekilde değerlendirir.
- Eseri, ister beğensin ister beğenmesin, duygularını esere yansıtmadan eserin sanat değerini ortaya koymaya çalışır.
c) Ruhbilimsel eleştiri:
- Eleştirmen eseri açıklamak için eserle sanat arasında ilgi kurar.
- Bu eleştiri yönteminde eserden çok yazar ele alınıp incelenir.Eleştirmen yazarın istek ve beklentileri, yetişme şartları, sosyal durumu gibi özelliklerini en ince ayrıntısına kadar ele alır.
- Örneğin; Serveti Fünun dönemi sanatçılarının eserlerinde toplumsal meselelere yer vermemeleri yazarların baskıcı bir ortamda yetiştiği şeklinde açıklanır.
d) Sosyolojik eleştiri (Tarihsel):
- Eleştirmen, edebiyat ürünün oluşumunu etkileyen tarihi ve toplumsal koşulları bulmaya bunların yardımıyla eseri açıklamaya çalışır.
- Bu eleştiri türünde edebi eserin sosyal şartlardan doğduğu anlayışı ile değerlendirilmektedir..
- Örneğin Dadaizm akımının eserleri umudunu kaybetmiş, yozlaşmış bir toplumda oluşmuştur. Eserlerin özellikleri de normal olarak saçma ve kuralsız görülür.Yani bir eser veya akım bulunduğu toplumdan izler taşır.
Türk Edebiyatında Eleştiri
- Eleştiri türünün ilk örnekleri Türk edebiyatında Tanzimat döneminde görülmüştür.
- İlk başlarda dil ile ilgili eleştiriler yazılmıştır.Sonra özellikle Namık Kemal ve Recaizâde Mahmut Ekrem, eleştiri türünün sınırlarını genişletmiştir.
- Türk edebiyatında ilk eleştiri yazısı Namık Kemal’in “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazâtı Şâmildir” adlı yazısıdır.
- İlk eleştiri eseri ise yine Namık Kemal’e ait olan ve Ziya Paşa’nın “Harabat” şiir antolojisini eleştirdiği eseri “Tahrib-i Harabat”tır.
- Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ise Batı tarzında eleştiriler kaleme alınmıştır. Türk edebiyatında ise eleştiri türünde eserleriyle Hüseyin Cahit, Cenap Şahabettin, Ali Canip, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Mehmet Murat, Vedat Günyol, Tahir Alangu, Asım Bezirci, Rauf Mutluay, Metin And, Özdemir Nutku öne çıkan isimlerdir.
Örnek
ANIDAN ROMANA
Kemal Bilbaşar, “Zühre Ninem” kitabında büyükannesi Zühre Hanım’ın (1845-1923) yaşamından yola çıkıyor. Kendi gözlemleri, anılarıyla birlikte ailenin büyüklerinden dinlediklerini derleyip toparlamış gözüküyor. Doğumu 1910 olan yazarın henüz 1,5 yaşında olduğu dönemin olayları yer alıyor ilk sayfalarda. Zühre Ninesinin öldüğü sırada ise ancak 13 yaşındadır. Anlatılanlar çocukluğun silik anıları arasından çekilip çıkarılmış, parça parça birleştirilmiş ve bir yaşamı canlandırmakta kullanılmıştır.
Sofya Vidin yolu üzerinde Vraça kasabasında başlayıp Çatalca ilçesinde Hadımköy’de sona eren bu yaşam Rumelili bir eski zaman kadınına aittir. Bu yaşamı savaşlar, göçler, acılar şekillendirmiştir.
Anlatılanlar arasında çarpıcı olmak için bir romancının kalemine ihtiyaç duymayacak pek çok olay bulunmaktadır. Bunların en etkilisi bence Balkan Savaşı’nın acı sonucu olan Rumeli göçüdür. Bu göçün tohumlan elbette ilk Rumeli yerleşmelerinde gizliydi. Ancak tarih, Rumeli’nin Türk halkını yerleştiği topraklardan koparırken hakketmediği acıları da çektirmiştir.
5)Sohbet (Söyleşi)
- Bir yazarın herhangi bir konu hakkında duygu ve düşüncelerini karşısında birisine anlatıyormuş gibi anlattığı yazı türüne “sohbet (söyleşi)” denir.
- Bu yazılar genellikle gazete ve dergilerde yayımlanır.
- Gazetelerde sohbet (söyleşi) adı altında bu tür yazıların kaleme alındığı köşelerde bulunabilir. Sohbet yazılarına eskiden “musahabe” denirdi.
- Genellikle günlük konuların işlendiği sohbet yazılarında konuşma senli benli bir havada geçer.
- Yazar deyimlerden, atasözlerinden, hatıralardan, halk fıkralarından, nüktelerden, özlü sözlerden çokça yararlanır.
- Cümleler, konuşma üslubundadır ve genellikle devriktir.
- Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir.
- Sohbet, sade ve anlaşılır bir diller yazılır.
- Sohbetlerde konular derinlemesine inmeden yüzeysel anlatılır.
- Yazar, sohbette öne sürdüğü düşünceyi kanıtlama gereksinimi duymaz.
- Sohbetlerde amaç, okuyucuyu konu üzerinde düşünmesini sağlamaktır.
- Bu yazılar gazete ve dergilerde yayımlanabildiği gibi yazar bu yazıları ayrıca bir kitap olarak da basabilir.
- Sohbet türünde makalede olduğu gibi giriş gelime ve sonuç bölümleri bulunur.
- Sohbet türünde öznel ifadeler yer alır.
- Sohbet türü bazen mülakatla karıştırılmaktadır.Mülakatta bir soru soran bir de cevaplayan vardır, sohbette ise sadece yazar vardır; soruları kendi sorar, kendi cevaplar.
Sohbetle İlgili Kavramlar
Sohbet: Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl.
Söyleşi: Arkadaşça, dostça karşılıklı konuşma, hasbihâl, sohbet anlamına gelirken bu kavramın edebiyattaki anlamı: Bir bilim veya sanat konusunu, konuşmayı andıran biçimde inceleyerek anlatan edebiyat türüdür.
Musahabe: Konuşma, görüşme, söyleşi.
Hoşsohbet: Güzel ve tatlı konuşan kimse.
Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri.
Nüktedan: Nükteli ve ince anlamlı konuşarak karşısındakini düşündüren kimse.
Türk Edebiyatında Sohbet
- Sohbet türünün ilk örnekleri Tanzimat döneminden sonra verilmeye başlanmıştır.Sohbet türünün ilk ciddi ve güzel örneklerini Tevfik Fikret “Musahabe-i Edebiyye” adlı eseriyle vermiştir.
- Ahmet Rasim de sohbet türünde başarılı örnekler vermiştir.Sanatçının “Ramazan Sohbetleri” adlı eseri sohbet türündeki yazılarını topladığı bir eseridir.
- Bu türe ait eserler diğer düzyazı türleriyle birlikte Cumhuriyet döneminde gelişmiştir. Suut Kemal Yetkin’in “Edebiyat Söyleşileri”, Şevket Rado’nun “Eşref Saati”, Melih Cevdet Anday’ın Dilimiz Üzerine Söyleşiler, Nurullah Ataç’ın “Karalama Defteri” bu türde yazılmış yazıları içeren eserlerdir.
- Cenap Şahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel, Attila İlhan gibi yazarlarımız da bu türde eserler vermişlerdir.
Sohbet – Deneme Farkı
- Sohbette yazarın okuyucuyla konuşuyormuş gibi bir anlatımı vardır. Denemede ise yazarın kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatımı vardır.
- Sohbette nüktelerden, halk söyleyişlerinden, fıkralardan yararlanılır. Sohbetin dili ve anlatımı yalındır. Denemede ise daha ciddî bir dil kullanılır.
- Sohbette kısa ve yüzeysel bir anlatım vardır. Amaç, yazarın okuyucuyu kendi düşüncesine çekmesi veya kendi düşüncesi doğrultusunda düşünmesini sağlamasıdır. Denemede ise derinlemesine bir anlatım vardır ve okuyucuyu etkilemek, yönlendirmek gibi bir amaç güdülmez.
6)Röportaj
- Röportaj kelimesinin kökeni, Latincede “‘toplamak, getirmek” anlamlarında kullanılan “reportare” kelimesine dayanır. Günümüzde Fransızca “reportage” kelimesinin Türkçe telaffuzu olan “röportaj” terimi kullanılmaktadır.
- Gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek o yerin veya kurumun özelliklerini,güzelliklerini,durumunu kişisel düşüncelerinin süzgecinden geçirerek fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazı türüne “röportaj” denir.
- Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle ortaya çıkan bir türdür.
- Röportaj yazarı; gezip gördüğü yerleri fotoğraf, istatistik bilgiler gibi verilerle okuyucusuna sunar.
- Röportajda sanatçının gözlem, araştırma, yorum ve değerlendirme yeteneğinin olması gerekir..
- Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi, aynı konuda yazı dizisi de olabilir.
- Röportajlar belirli bir plan doğrultusunda yazılır
- Röportajda bulunması gereken bazı ögeler vardır: Ortamı, mekanı “betimlemek”; süreçleri,olayları “anlatmak”; orada yaşayan kişilerin sözlerini “alıntılamak”; yazarın kişisel düşüncelerini “yansıtmak” ve anlatılanlardan “sonuç çıkarmak” bir röportajda bulunması gereken temel ögelerdir.
- Röportajda ele alınan konu ya toplumsal ya da sanatla ilgilidir.
- Röportajda anlatılanların kendi içinde tutarlı olması gerekir.
- Yazar gördüklerini öznel düşünceleriyle birleştirip kamuoyuna açıklar.
- Röportajın anlatımında diyaloglardan yararlanılır.
- Röportaj, birinci kişi ağzından yazılır.
- Röportajda dil, göndergesel işlevde kullanılır.
- Röportaj yazarı açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmacı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır. Röportajda öykülemeye ağırlık verilir.
- Röportajda bir belgesel hava vardır.
- Röportajlar genellikle soru cevap tarzında olur. Ancak bazı yazarlar röportajı hikâye kurgusu ve üslubu içinde vermeyi tercih ederler.
Konularına Göre Röportajlar
Bir yeri konu alan röportaj
- Röportaj yapılan yerde sürdürülen yaşam her yönüyle bilinir.
- Bu yerin farklı yönleri film, ses ve fotoğraflarla ortaya konur.
Eşyayı konu alan röportaj
- Konu olan eşya her özelliğiyle bilinmektedir.
- Eşyanın dikkat çekici ve düşündürücü yönleri ele alınır.
İnsanı konu alan röportaj
- Konu olan insanla ilgili birçok özellik bilinmektedir.
- Belli bir alanda üne kavuşmuş kişilerin dikkat çeken ve düşündüren yönleri belirtilir.
Sunuş Biçimine Göre Röportajlar
Amerikan röportajı
- Ele alınan konunun en önemli özellikleri ilk başta verilir.
- Okuyucunun hiç beklenilmeyen bir girişle karşılaşır.Giriş bölümü okurda âdeta şok etkisi yaratır.
Alman röportajı
- Anlatılan durumun merkezinde yazarın kendisi yer alır.
- Anlatım sürekli ben diliyle yapılır.
Röportaj Türünün Tarihsel Gelişimi
- Röportaj 20. yüzyılda gazeteyle beraber gelişme göstermiştir.
- Dünya edebiyatında Jack London. Hemingway, Sartre gibi röportaj türünde yazılar kaleme almıştır.
- Türk basınında röportaj türü, başlangıçta mülakat türüyle beraber varlığını sürdürmüştür. 1960’tan sonra, röportaj tekniğinin gelişme göstermesi ve röportajın gazetelerin vazgeçilmez bir birimi hâline gelmesiyle beraber röportaj bağımsız bir tür haline gelmiştir.
- Türk edebiyatında modern anlamda ilk röportaj örneği Ruşen Eşref Ünaydın’ın Diyorlar ki adlı eserdir.
Bunun dışında diğer bazı röportajlar şunlardır:
Hikmet Feridun Es, “Bugün de Diyorlar ki”
Mustafa Baydar, “Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar”
Gavsi Ozansoy, “40 Yıl Sonra Diyorlar ki”
Tahir Kutsi, “İç Göç”
Halil Aytekin, “Doğuda Kıtlık Vardı”
Abdi İpekçi, “Liderler Diyor ki”
Yaşar Kemal, “Bu Diyar Baştan Başa”
Fikret Otyam, “Gide Gide 10″
Yaşar Nabi Nayır, “Edebiyatçılarımız Konuşuyor”
7)Haber Yazıları
- Toplumda veya doğada meydana gelen olay veya durumla ilgili bilgi ve duyurulara “haber”; bu haberlerin kamuoyuna duyurulması amacıyla hazırlanan yazılara da “haber yazısı” denir.
- Haber yazıları, ayrıntılı ve anlaşılır bir dille aktarılması gerekir.
- Haber yazılarında tarafsız ve objektif olmak gerekir.
- Haber yazılarını okurun kafasında soru işareti olmaması için belgelere dayandırmak gerekir.
- Haber yazılarının güncel ve önemli olması gerekir.
- Kolay anlaşılır; akıcı, açık ve duru olmalıdır.
- Haber yazıları toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmelidir.
- Haber yazılarında yanlış anlaşılmalara yer verecek cümlelerden uzak durmalıdır.
- Anlatılanlar ilgi çekici olmalıdır.
- Haberin başlığı da ilginç olmalı, okurun dikkatini çekmelidir.
- Daha önce duyulmamış bir haber olması gerekir çünkü okuyucu okuduğu bir haberi ikinci kez okumaz.
- Habercilikte “Köpek insanı ısırırsa haber olmaz, ama insan köpeği ısırırsa bu haber olur.” şeklinde bir kural vardır.
- Haber planı, tersine dönmüş piramit şeklindedir.
- Tersine dönmüş piramitte, haberin giriş bölümünde olay birkaç cümle ile özetlenir.
- Gelişme bölümünde sözü uzatmadan gerekli ayrıntılar verilir.
- Sonuç bölümünde ise olayın etkisi, olaya el koyma anlatılır.
5N 1K Özellikleri
- Bir haber yazısında “Ne. niçin, nasıl, nerede, kim sorularının cevapları yer alır.
- Haber yazıları, 5N 1K’da yer alan sorulara verilen cevaplarla genişlemektedir.
- Bu soruların cevabının yer almadığı haber yazılan eksik kabul edilmektedir.
Ne, Kim:
- Habere kaynak olan olayın kimin başından geçtiği ya da haberin ne olduğu mutlaka belirtilmelidir. Örneğin, “Vezüv Yanardağı Patladı.”, “Tarihi Zeus Heykeli kaçırıldı.”, “Atatürk, Bütün Yurtta ve Dış Temsilciliklerimizde Anıldı.”
Nasıl:
- Habere nasıl gerçekleştiğinin belirtildiği bölümdür.
Niçin:
- Olayların niçin olduğu neden olduğu mutlaka haber yazılarında belirtilmesi gerekir.
Nerede:
- Olayların geçtiği bir yer mutlaka belirtilmelidir.
- Yer bilgisi haberlerde genelden özele doğru verilir; ülke, il (varsa ilçe, köy), mahalle, semt, cadde, sokak, ev, mutfak…
Ne zaman:
- Olayın geçtiği zaman mutlaka haber yazılarında belirtilmelidir.
- Zaman bilgisi de haberlerde genelden özele doğru verilir: yıl, ay, gün, saat, dakika.
Örnek
Arızalı kamyonet kaynak yapılırken alev alev yandı
- Başkentte mobilya yüklü bir kamyonet armasından dolayı kaynak yapıldığı sırada alev alarak yandı.
- Altındağ’daki Ulubey Mahallesi’nde bulunan Hüseyin Kılıçaslan’a ait mobilya yüklü kamyonet, kaynak yapıldığı sırada alev aldı. Kısa sürede büyüyen alevler tüm kamyoneti sardı. Yangını gören çevredeki vatandaşlar, itfaiye ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen ekipler, anında müdahalede bulunarak yangını söndürdü. İtfaiye erleri, yangın dolayısıyla kopan elektrik tellerinden uzak durmaları konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu. Ekipler, yangının söndürülmesinin ardından bir süre daha soğutma çalışmalarına devam etti. Çevredeki vatandaşlar da yanan kamyoneti meraklı gözlerle izledi.
Basından, 30.05.2016
NE : Mobilya yüklü kamyonetin yanması
KİM : Hüseyin Kılıçaslan’a ait kamyonet
NEREDE : Altindağ’daki Ulubey Mahallesi’nde
NE ZAMAN : Kaynak yapıldığı sırada
NASIL : Alev alarak
NEDEN : Kamyonetin arızasından dolayı
Haber Kaynakları
- Resmî haberler: En etkili kişilerden öğrenilir.
- Özel haberler: Halk arasındaki olayların halk tarafından muhabirlere bildirilmesiyle elde edilir.
- Ajans haberleri: Dünya olaylarını toplayıp her yana bildiren kurumların verdikleri haberlerdir.
Haberle İlgili Bazı Kavramlar
- Duyulduğunda halk arasında heyecan yaratan haberlere sansasyonel haber denir. Doğru olmayan uydurma haberlere ise asparagas (uydurma) haber denir.
- Haber toplayan, haber yazan kişilere muhabir denir.
- Gazetelerin ilk sayfasına büyük puntolarla konan başlığa manşet adı verilir.
- Haber kaynağına muhbir denir.
- Gazetelerde birinci sayfadaki gazete logosunun üstündeki başlığa sürmanşet denir.
- Daha önce yayımlanan haberin muhatapları tarafından yalanlanmasına tekzip denir.
Röportaj-Haber Yazısı Farkı
- Haber yazılarında olaylar olduğu gibi aktarılırken röportajda yazarın duygu ve düşünceleri katılır.
- Röportajda birinci kişili anlatım, haber yazısında ise üçüncü kişili anlatım kullanılır.
Gazete Çevresinde Gelişen Öğretici Metinler yazımız burada sona ermiştir.
Gazete Çevresinde Gelişen Öğretici Metinler yazımızla ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.