Solunum Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı
Ders Sarayının sizler için hazırlamış olduğu Solunum Sistemi Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazımıza hoş geldiniz. Solunum Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazımızda, Solunum Sistemi Organları, Soluk Alıp Verme Olayı, Solunum gazlarını Taşınması ve Solunum Sistemi Hastalıkları ve Sağlığının Korunmasını kapsamlı bir şekilde ele aldık.
Solunum Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazısını daha iyi anlayabilmeniz için önceki konu anlatımlarından, Bağışıklık Sistemi Konu Anlatımı, Lenf Dolaşımı Konu Anlatımı ve Dolaşım Sistemi Konu Anlatımı yazılarımızı da okumanızı tavsiye ederiz. Haydi başlayalım.
Solunum Sistemi
Kazanımlar
Solunum Sistemi ile ilgili kazanımlar şöyledir.
11.1.5. Solunum Sistemi
Anahtar Kavramlar
alveol, bronş, diyafram, gaz taşınımı, hemoglobin, solunum
11.1.5.1. Solunum sisteminin yapı, görev ve işleyişini açıklar.
a. Solunum sisteminin yapısı işlenirken görsel ögeler, grafik düzenleyiciler, e-öğrenme nesnesi ve
uygulamalarından yararlanılır.
b. Soluk alıp verme mekanizmasışema üzerinde açıklanır.
11.1.5.2. Alveollerden dokulara ve dokulardan alveollere gaz taşınmasını açıklar.
11.1.5.3. Solunum sistemi hastalıklarına örnekler verir.
KOAH, astım, verem, akciğer ve gırtlak kanseri, zatürre hastalıkları belirtilir.
Solunum Sistemi
Kapsamlı Konu Anlatımı
Canlıların büyük bir çoğunluğu hayatta kalabilmek için oksijene ihtiyaç duyar. İnsan da yemek yemeden haftalarca, su içmeden 2-3 gün yaşayabilirken oksijensizliğe yalnızca birkaç dakika dayanabilir. İnsanda oksijen ihtiyacını karşılayabilmek için solunum sistemi gelişmiştir.
Hücreler metabolik faaliyetleri için gerekli olan enerjiyi hücresel solunum ile elde ederler. Hücresel solunumun sürekliliği için oksijenin alınması karbondioksitin ise uzaklaştırılması gerekir.
Solunum gazları adı verilen bu gazlar, dolaşım sistemi sayesinde taşınır. Solunum, dış solunum ve iç solunum olmak üzere iki aşamalıdır. Akciğerdeki alveoller ve bunları saran kılcal damarlarla solunum gazlarının difüzyonu dış solunum olarak adlandırılır. Doku kılcallarıyla doku hücreleri arasındaki gazların difüzyonuna ise iç solunum adı verilir.
Solunum sisteminin başlıca görevleri nelerdir?
Solunum sisteminin başlıca görevleri nelerdir?
- Dışarıdan alınan havayı akciğerlere taşımak,
- Hava ile kan arasındaki gaz alışverişini sağlamak,
- Solunum yüzeyini çevresel faktörlerden, sıcaklık değişimlerinden ve hastalık yapıcı mikroplardan korumak,
- Burun yoluyla kokunun alınmasını sağlamaktır.
Solunum Sistemi Organları
Burun:
Havanın alındığı kısımdır. Burun kılları ve mukus sayesinde alınan havadaki toz gibi yabancı maddeler arındırılır. Burundan alınan hava ısıtılarak solunum sisteminin diğer yapılarına iletilir. Bu nedenle burundan nefes almak daha sağlıklıdır. Burun taşıdığı koku reseptörleriyle koku alınmasında da görev alır. Solunum Sistemi Organları arasında solunumun dışarı açılan kısmını oluşturur.
Yutak:
Sindirim sistemini ve solunum sistemini birbirinden ayıran bölümdür. Yutak; ağız ve burun boşluğuna, yemek borusu ve soluk borusuna açılır. Östaki kanalının bir ucuyla bağlantılıdır.
Gırtlak:
Havanın soluk borusuna geçişini sağlar. Gırtlak kapağı, yutkunma esnasında gırtlağı kapatarak besinlerin soluk borusuna kaçmasını önler. Gırtlakta ses telleri bulunur. Ses telleri sesin oluşumunda görevlidir. Solunum Sistemi Organları arasından sesin çıkmasında çok önemli rol oynar.
Soluk Borusu:
Solunum Sistemi Organları yazısına Soluk Borusu ile devam edeceğiz. Gırtlak ile akciğer arasında bulunan yaklaşık 12 cm uzunluğunda 2-3 cm genişliğinde bir borudur. Dıştan içe doğru bağ dokudan, kıkırdak doku ve epitel dokudan oluşur. C harfi şeklindeki kıkırdak doku, soluk borusunun sürekli açık kalmasını sağlar. Soluk borusunun iç yüzeyindeki epitel hücreleri silli yapıda olup aralarında mukus salgılayan hücreler bulunur. Yabancı maddeler, silli epitel hücrelerinin salgıladığı mukus sıvısıyla gırtlağa doğru hareket ettirilerek dışarı atılır. Sigara dumanını solumak bu silli yapıya zarar verir. Soluk borusu akciğerlere geldiğinde sağ ve sol akciğere doğru iki kola ayrılır. Bu kollara bronş adı verilir. Bronşlar akciğerin içinde bronşçuk (bronşiol) denilen daha ince dallara ayrılır.
Akciğerler:
Göğüs boşluğunda yer alır. Sağ ve sol akciğer olmak üzere iki bölümden oluşur. Sağ akciğer üç loblu, sol akciğer iki lobludur. Akciğerler süngerimsi bir yapıdadır ve plevra denilen çift katlı ince zarla örtülüdür. Plevra zarları arasındaki boşlukta plevra sıvısı bulunur. Bu sıvı, akciğerlerin solunum sırasında hareketini kolaylaştırır. Sağ akciğerin sol akciğere oranla %10 daha büyük olmasının sebebi kalbin göğüs kafesinin sol tarafına yerleşmiş olmasıdır. Akciğerlerde gaz değişiminin gerçekleştiği kese şeklindeki fonksiyonel birimlere alveol denir.
Alveoller şekil olarak üzüm salkımına benzer. Alveoller, bronşçukların uç noktalarında bulunan hava keseleridir. Alveollerin çevresinde kılcal kan damarları vardır. Her iki akciğerde yaklaşık 300 milyon kadar alveol bulunur. Tek katlı yassı epitelden oluşan alveoller gaz değişimi için yüzey alanını genişletir. Yetişkin bir insanın akciğerlerindeki toplam yüzey alanı yaklaşık 100 m2’dir. Alveoller salgı yapan hücreler de içerir. Bu hücrelerin sürfaktan adı verilen lipoprotein salgıları, yüzey gerilimini azaltarak alveollerin daha kolay şişmesini sağlar. Nefes verince alveollerin birbirine yapışmasını önler. Ayrıca alveollerdeki fagosit hücreler yabancı mikroorganizmaları ve cisimleri yok eder.
Alveoller:
Akciğerin içinde bronşiollerin uç kısımlarında üzüm salkımına benzeyen, gaz değişiminin gerçekleştiği, yüzeyin artırıldığı tek katlı epitelden oluşan keselerdir. Her bir akciğerdeki alveollerin toplam yüzey alanı yaklaşık 70 m2dir. Alveollerde akciğer kılcal damarları ile hava arasında gaz alışverişi gerçekleşir. Ayrıca alveollerde bulunan epitel hücrelerinden salgılanan, fosfolipit ve proteinlerden oluşan surfaktan adlı madde alveollerin açık kalmasını sağlar.
Soluk Alıp Verme Olayı
Soluk alıp vermede kaburga kasları ve diyafram etkilidir. Diyafram göğüs boşluğu ve karın boşluğunu birbirinden ayıran kaslı yapıdır. Soluk alıp verme işlemi, göğüs boşluğu hacminin genişlemesi ve daralması sonucu oluşan basınç değişiminden kaynaklanır.
Soluk almada kaburga kasları kasılarak göğüs boşluğunu öne doğru genişletir. Aynı zamanda diyafram kasılarak düzleşir ve göğüs boşluğu genişler. Akciğerlerin hacmi artar ve iç basınç azalır. Hava, atmosfer basıncı akciğer basıncından daha büyük duruma geldiği için burun ve ağızdan girerek alveollere ulaşır. Bu olay, kasların kasılmasıyla gerçekleştiğinden enerji harcanır.
Soluk vermede kaburga kasları ve diyafram kası gevşer. Diyafram kubbeleşir. Böylece göğüs boşluğunun hacmi daralır. Hava, göğüs boşluğundaki iç basınç dış basınçtan daha yüksek duruma geldiği için akciğerlerden dışa doğru hareket eder. Akciğer yapısındaki elastik liflerden ve plevra sıvısının yüzey geriliminden dolayı genişlemiş akciğer eski hâline dönmek ister. Buna geri yaylanma basıncı denir. Akciğerlerin geri yaylanma basıncı da soluk vermeyi kolaylaştırır. Soluk verme pasif bir hareket olduğundan vücutta soluk alma kadar enerji harcanmaz, kaslar gevşerken de enerji harcanır. Özellikle boyun, sırt, göğüs ve karın kasları gibi kaslar da egzersiz sırasında solunuma yardımcı olur. Yetişkin bir birey dakikada 12-18 kez soluk alıp verir. Bu sayı aktiviteye bağlı olarak enerji ve oksijen ihtiyacının artması gibi durumlarda artar.
Solunumun Kontrolü
Omurilik soğanı ve ponsta bulunan çeşitli nöron grupları solunum merkezini oluşturur. Solunum merkezi, soluk alıp verme hızını ve kandaki oksijenle karbondioksit miktarının sabit tutulmasını düzenler. Her ne kadar kısa bir süre için soluk alıp verme mekanizması istemli bir şekilde yürütülmeye çalışılsa da solunum merkezi bu işleri istemsiz yapmaktan sorumludur. Solunum merkezini asıl uyaran kandaki CO2 miktarıdır. Kanda, beyin-omurilik sıvısında (BOS) ve doku sıvısında CO2 seviyesinin artması sonucu suyla birleşen CO2 karbonik asit oluşturur. Karbonik asit, bikarbonat iyonlarına (HCO3) ve hidrojen iyonuna (H+) ayrışır. Dolayısıyla pH düşer. pH değişiklikleri kan damarlarındaki ve solunum merkezindeki kemoreseptörler sayesinde algılanır. Solunum merkezinden çıkan sinyaller, diyafram kasına ve kaburga kaslarına iletilerek akciğerlerin soluk alıp verme hızını ve derinliğini düzenler. Hücresel solunum sonucu CO2’in kandaki seviyesi düşüp pH normale döndüğünde solunum merkezinden gelen sinyallerle solunum normale döner. Böylece homeostasi sağlanmış olur.
Kandaki O2 seviyesinin solunum merkezinin uyarılması üzerinde pek bir etkisi yoktur. Eğer kandaki O2 seviyesi aşırı derecede düşecek olursa aorttaki ve boyun atardamarlarındaki kemoreseptörler, solunum merkezini uyararak solunumu hızlandırır.
Oksijen ve Karbondioksitin Taşınması
Solunum gazları olarak bilinen oksijen ve karbondioksitin taşınması kan ile gerçekleştirilir.
Oksijenin Taşınması Şu Şekilde Gerçekleşir
Hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu oksijen (O2 ), solunum ile akciğerlere alındıktan sonra buradan difüzyonla alveolleri saran kılcal damarlara geçer ve hücrelere taşınmaya başlar. Oksijen, suda çok az çözünen bir gaz olduğundan vücuda alınan oksijenin yalnızca %1,5’i kan plazmasında çözünmüş hâlde taşınır. Geri kalan oksijen, alyuvarlarda bulunan hemoglobin (Hb) adlı solunum pigmenti ile taşınır. Hemoglobin, oksijeni tutarak oksihemoglobine dönüşür. Oksihemoglobin taşıyan kan kalbe gelir ve buradan da bütün vücuda pompalanarak dokulara ulaşır.
Alyuvar hücrelerine geçen oksijen hemoglobin ile birleşerek oksihemoglobini oluşturur.
Akciğer Kılcalları ⇒ Hb + O2⇒ HbO2 (Hemoglobin + Oksijen ⇒ Oksihemoglobin)
Oksihemoglobin kompleksi hâlinde doku kılcallarına taşınan oksijen, ortamın düşük oksijen yoğunluğu nedeniyle hemoglobinden ayrılarak plazmaya geçer.
Doku Kılcalları ⇒ HbO2 ⇒ Hb + O2
Plazmadaki serbest oksijen difüzyonla önce doku sıvısına sonra da hücrelere aktarılır.
Bir alyuvarda yaklaşık 250-300 milyon kadar hemoglobin bulunur ve her bir hemoglobin 4 molekül O2 bağlar. Buna göre her bir alyuvar 1 milyar kadar O2 molekülü bağlayabilir. Oksijen taşıyan alyuvar, doku kılcal damarlarına geldiğinde oksijenin kısmi basıncının düşmesinden dolayı oksijeni bırakır ve plazmaya geçen oksijen, önce difüzyonla doku sıvısına, oradan da hücrelere ulaşır. Hemoglobinin oksijeni bırakmasındaki önemli faktörlerden biri de doku kılcal damarlarındaki düşük pH’tır (yüksek asitlik). Kanda hemoglobinin oksijeni serbest bırakmasını sağlar. Buna bohr etkisi denir. Dokular bu sayede oksijen sağlarlar.
Karbondioksitin Taşınması Şu Şekilde Gerçekleşir
Hücre solunumunun ürünü olan karbondioksit, doku sıvısında hücre içine göre daha azdır. Bu nedenle karbondioksit önce hücrelerden doku sıvı taşınması üç şekilde gerçekleşir.
- Çözünmüş hâlde: Taşınan karbondioksitin yaklaşık %7’si kan plazmasında çözünmüş hâlde taşınır.
- Karbominohemoglobin şeklinde: ,Karbondioksitin yaklaşık % 23 hemoglobine bağlı karboksihemoglobinin şekline taşınır.
Bu birleşme ortamdaki CO2 konsantrasyonuna bağlıdır. CO2 ’nin fazla olduğu doku kılcal damarlarında bağlanma gerçekleşirken akciğer kılcal damarların plazmasına, daha sonra akciğere geçerek soluk verme ile dışarı atılır.
Hb + CO2——->HbCO2 (Doku kılcal damarlarında)
HbCO2——–> Hb + CO2 (Doku kılcal damarlarında)
3.Bikarbonat şeklinde: Karbondioksitin yaklaşık %70 i bikarbonat şeklinde taşınır. Alyuvarlarda bulunan karbonikanhidraz enzimi sayesinde CO2 , su ile reaksiyona girerek karbonik asit (H2
CO3 ) oluşturur. Karbomik asir daha sonra hidrojen iyonu (H+) ve bikarbonat (HCO3
-) iyonlarına ayrılır. Açığa çıkan H+ların bir kısmı hemoglobinlerle birleşerek bohr etkisi oluşturur. Bikarbonatlar ise plazmaya geçerek burada taşınır.
Karbondioksitçe zengin kan önce kalbe gelir, kalpten de akciğerlere ulaşır. Akciğer kılcal damarlarında kan plazmasındaki bikarbonat iyonları, alyuvarlara girerek hemoglobinden ayrılan hidrojen iyonlarıyla birleşir ve tekrar karbonik asiti oluşturur.
Karbonik asit ise aynı enzim etkisiyle yeniden su ve karbondiokside ayrışır.
Soluk alırken alveol boşluğunda karbondioksit derişimi kandakine göre daha düşüktür. Bu nedenle karbondioksit, derişiminin yüksek olduğu akciğer kılcallarındaki alyuvarlardan, önce kan plazmasına sonra difüzyonla akciğer alveollerine geçer. Alveollerdeki karbondioksit soluk vermeyle alveol boşlu yükselir, yani asitlik azalır. Böylece hemoglobinin oksijene ilgisi artar ve tekrar
soluk aldığımızda alveollerden kana geçen oksijen, hemoglobine kolayca bağlanır. Solunumun döngüsü bu şekilde devam eder.
Solunum Sistemi Hastalıkları ve Sağlığının Korunması
Solunum sistemi hastalıkları na yol açan faktörler arasında hava kirliliği, sigara kullanımı, sigara dumanına maruz kalma, mevsimsel ve coğrafi koşullar, bazı mesleki faktörler ve sağlıksız beslenme yer almaktadır.
Uzun yıllar sigara kullanımı akciğerlerin elastik yapısının azalmasına, tahribatına ve enfeksiyonlara açık hâle gelmesine neden olmaktadır. Uzun vadede akciğer kanserine kadar gidebilen solunum sistemi hastalıklarının temel etkeni olarak sigara gösterilmektedir.
Astım
Solunum yollarının daralmasıyla ortaya çıkan genetik ve çevresel etkenlerin birlikte neden olduğu bir hastalıktır. Belirtileri; hışıltılı solunum, nefes darlığı, göğüste sıkışma, gece ve sabaha kadar süren öksürük nöbetleri şeklinde görülür.
KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı)
Hava iletim yollarında hava akımının kısıtlandığı akciğer hastalığıdır. En önemli ve sık görülen nedeni sigara içmek veya sigara dumanından pasif olarak etkilenmekti.
Zatürre (Pnömoni)
Alveollerin sıvı ve kan hücreleriyle dolması sonucu oluşan akciğerin iltihaplanması hastalığıdır. En yaygın tipi pnömokok bakterilerinin neden olduğu bakteriyel pnömonidir ve alveolde enfeksiyonla başlar. Solunum Sistemi Hastalıkları yazımız şöyle devam ediyor.
Amfizem
Bronşları tahriş eden duman ve partiküller nedeniyle gelişen kronik enfeksiyondur. Hastalıkta aşırı mukus salgılanması uyarılır ve makrofajların enfeksiyonla savaşında etkinlikleri azalır. Amfizem nedeniyle oluşan ödem ve aşırı mukus, akciğerdeki hava yollarının tıkanmasına sebep olur. Solunum Sistemi Hastalıkları yazımız şöyle devam ediyor
Akciğer Kanseri
Sigara içme oranının yüksek olması nedeniyle, tüm dünyada en sık görülen organ kanserlerindendir. Kanserojen etkenlere maruz kalan solunum yolları epitel hücrelerinde değişiklikler oluşur. Bu hücreler ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğerde kitle (tümör) oluşturur. Oluşan kitle sadece epitel dokuyla sınırlı kalmayabilir. Gırtlak kanseri de sigara içimine bağlı olarak gelişen kanser türlerindendir. Kanserojen maddeler gırtlak hücrelerinin yapısının değişimine neden olur. Solunum Sistemi Hastalıkları yazımız şöyle devam ediyor
Verem (tüberküloz)
Mycobacterium tuberculosis (Mikobakteriyum tüberkülozis) bakterisi tarafından oluşturulan bulaşıcı bir hastalıktır. Verem; hastanın hapşırması, öksürmesi, konuşması ile havaya karışan bakterilerin solunum yolu ile sağlıklı bir insanın akciğerlerine ulaşması ile bulaşır. Aşı ile koruma sağlanmaktadır.
Vurgun
Denizlerde derinliklere inildikçe basınç artar. Artan basınca bağlı olarak azot sıvı hâle geçer. Eğer kişi denizin derinliklerinde bir süre kalırsa ve hızla yüzeye çıkarsa sıvılar birden gaz hâline döner ve damarların içinde kabarcıklara dönüşür. Bu kabarcıklar damarların tıkanmasına neden olur ve ölüm, felç gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.
Ders Sarayının sizler için hazırlamış olduğu Solunum Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazımız burada sona erdi. Bağışıklık (Savunma) Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazımızda, solunum sistemi içerisindeki bütün yapıları, solunum sistemi hastalıklarını ve solunum sistemi ile ilgili diğer konuları ele aldık..
Solunum Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazısını okuduktan sonra konuyu daha iyi anlayabilmeniz için, Destek ve Hareket Sistemi Konu Anlatımı, Sindirim Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı ve Dolaşım Sistemi Kapsamlı Konu Anlatımı yazılarımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Sosyal medya hesaplarımızı ve mail adresimizi kullanarak bizi her platformda takip edebilir, bize görüşlerinizi, soru – sorun ve önerilerinizi iletebilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. İyi çalışmalar. 😎
Yasal Uyarı: Yayınlanan içeriğin ve diğer içeriklerin bütün fikri ve mülki hakları https://www.derssarayi.com/ ” a aittir. Kaynak gösterilse dahi içeriğin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.